22 Mayıs 2015 Cuma

kısa kısa - on altı

* uzun bir aradan sonra şarkıyla başlıyoruz: ellere düş...

* selfie belasını başımıza bela edeni bulmaya çalışırken rastladım: ilk insanlı fotoğraf... (uzaya gönderilen ilk insanlı araç gibi oldu ama her neyse.) sene bin sekiz yüz otuz sekiz. paris.

* yıldız tilbe için, "başka bir gezegenden gibi biri o. bambaşka bir aklı, bambaşka ve bizimkinin tamamını örtebilen bir duygusu var. kendine has. ve kimseye eyvallahı yok. çok seviyoruz onu, iyi ki bizim 'yıldız'ımız," diyen, ben değilim, mahir ünsal eriş... sorsalar ben de öyle derdim, o ayrı.

* adam kendini, "hiç çabalamam. ne kadarsa o kadara razı olurum. çapımı da bilirim zaten. kendimden hiçbir zaman çok büyük beklentiler, çok yüksek ümitler içinde olmadım," diye anlatıyor ve kitabının adını olduğu kadar güzeldik koyuyor. bunda bir hata yok.

* edebiyat-üç.a ikinci dönem ikinci yazılı yoklama sorusu: "bu roman roman gibi bir roman" cümlesinin öğelerini bulunuz.

* "sanatı sevmenin iki yolu var," der oscar wilde. "birisi sevmemek, diğeri mantıkla sevmek."

* modern sanat diye belirtmiş midir acaba?

* bitimsiz bir yaklaşıklığın doruk hazzı (bir matematik hocası olsaydım "limit" konusunu, "gündelik hayattaki anlamını boş verin limit matematikte yaklaşmak demektir," yerine böyle anlatırdım)

* bitmek bilmeyen gecelerin sabırlı sesi (radyoda gece programı yapan bir adam olsaydım kendime seçtiğim isim bu olurdu)

* biliyorum, "kısa -kısa"lar kafasına göre takıldığı ve adına inat arası giderek açıldığı için "tenis haberleri" de iyice eskiyor. ama bunların "haber" değil, "not" olduğunu hatırlatmak isterim.

* yılın ilk grand slam'i australian open'da "bir numara"lar şampiyon oldu: kadınlarda maria sharapova'yı 'iki-sıfır'la geçen serena williams şampiyon olurken, erkekler şampiyonu ise "kendisini ingiliz sanan iskoçyalı" andy murray'yi 'üç-bir'le geçen "küstah sırp" novak djokovic oldu.

*oldukça formda bir dönem geçiren djokovic bu yıl roland garros'u kazanıp sadece 'kariyer slam'ini tamamlamakla kalmaz, grand slam yaparsa şaşırmam.

* istanbul'dan bir federer geçti. ve bazı şanslılar bu "iyi aile çocuğu"nu dünya gözüyle gördü. ya da tenis tarihinin gelmiş geçmiş en oyuncusunu...

* "insanoğlu, bu dünyayı düşünce yoluyla, tümlüğü içinde (ve içre) kuşatabilecek…derinlemesine bir görüşe sahip olacak tarzda yaratılmamıştır." ece ayhan ya da ilhan berk. hangisi bilmiyorum.

* kötü bir roman için iyi bir isim: kalbin arkasındaki gölge...

* anektod: müzeyyen senar'ın peşi sıra yazılanlardan. "bir gün müzeyyen hanım samsun, havza'da bir dere kenarındaki kahveye oturmuş, birazcık arayıp taradıktan sonra beyaz peynir ve rakısını bulmuş, buz olmadığına hayıflanırken, bir gök gürültüsü ve ardından gelen doluyla buz gökyüzünden yağmıştır."

* sincap sözcüğü, gölge-kuyruk anlamındaki yunanca bir sözcükten gelir.

* mehmet murat'tan terk edilmeseydi kemal sayar'a ithaf edeceği bir şiir. terk edilmiş şiir: "iki iskele arasına hapsolunmuş büyük şehirli vapur/ kalbinde uçurumlara sevdalı uslanmaz bir kelebek"

* "yüzyılın fotoğrafçısı" ara güler, "ayasofya'nın fotoğrafını çekerken, benim için önemli olan onun önünden geçen insandır," der. sadece bu cümle bile onun neden büyük bir fotoğrafçı olduğunu açıklar. bin dokuz yüz doksan dokuzda neden "yüzyılın fotoğrafçısı" seçildiğini de...

* yine ara güler'den: eğer elde bir fotoğraf varsa işte böyle olmuştur ve başka türlü değildir. dolayısıyla görsel olarak varılan (fotoğraf, aktüalite, belgesel filmler) en gerçek, en kestirme belgeleyicilerdir. belgeseller ilerde tarihin en doğru, yorumsuz ve uydurmasız kanıtlayıcıları olacaktır, çünkü yorumsuz ve uydurmasızdırlar. ciddi ve gerçek bir basın geçmişi bir ayna vasıtasıyla geleceğe sürükleyen bir basındır. bu da tarihi belgeleme yoluyla mümkündür. (tarihin dokümantasyonu)

* bin dokuz yüz altmıştan bu yana yapılan şarkılarda en çok kullanılan kelime: love... ardından baby, lonely ve home geliyor. kaynak isteyenler buraya lütfen.

* aynı tarama türkçe sözlü şarkılar için yapılsa sonuç ne olurdu diye merak etmeden duramıyor insan. bir numara 'ayrılık' olurdu bence. ya da 'gitmek' fiilinin türlü halleri.

* emrah serbes son romanı deliduman'da her türden sosyal medya severe tadından yenmez bir cümle armağan ediyor: yüzyıllık yalnızlık neymiş allah aşkına, asırlardır yalnızız biz!

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

kısa kısaları özlemişiz

verbumnonfacta dedi ki...

suçun bende olmadığını söylemek isterim. bir süreli yayın düzeninde çıkmak yerine kafasına göre takılan "kısa-kısa"lardan başkası değil bunun sorumlusu.