8 Şubat 2013 Cuma

ilk izlenim için tek bir şansın vardır: dokuz

anlatıcının, "herkes güzel bir hikayenin konusu olabilir. ama bu, mutlu olacağı anlamına gelmez," diyen dedesinin ne kadar haklı olduğu çok geçmeden anlaşılacaktı.

*

"sonra nuran hemşire geldi. o gelmeden evvel koridorlarda çınlayan kahkahası geldi daha doğrusu. muayene odasına girdiğinde, üstünde beyaz önlüğe ve saçlarındaki kepe rağmen, hemşire olduğundan emin olamıyorduk bir türlü. hemşireler genellikle nemrut insanlardır, öyle olmalarının da bir nedeni vardır ama beni ilgilendiren şey bu değil. o asık yüzlü hemşire sizi ik gördüğünde suratınıza, hasta değilmişsiniz de onu kandırmaya çalışıyormuşsunuz gibi bir edayla bakar ya, içinizden bir küfür daha edersiniz o zaman, sizi hastaneye getiren sağlık problemine de, sağlık sistemine de, hatta bütün sağlıklı insanlara da. ama nuran hemşire, kendisine söylenen güzel bir söze şen bir kahkahayla cevap vermişti az evvel. kim söylemişti o sözü, ne demişti, o kadarını anlayamamıştık. sadece isminin nuran olduğunu öğrenmiştik. o ilk kahkahadan kalma küçük bir tebessüm de vardı dudaklarında. bizi gördüğünde bile yok olmayan ısrarlı bir tebessüm. bu ayrıntının üstünde, asıl hikâyenin o an başladığını düşündüğüm için duruyorum. galip'le benim aklımdan aynı anda geçtiğinden emin olduğum şu soruyla başlamıştı asıl hikâyemiz: "nuran hemşire bizi gördüğünde neden gülümsemişti?" bizi gören insanlar gülümsemezler. hele gecenin köründe, körkütük sarhoşsak, sırılsıklamsak ve kanlar içindeysek asla gülümsemezler. tekrar soruyorum: "nuran hemşire bizi gördüğünde neden gülümsemişti?" 

yüzündeki gülümseme silinirken, "geçmiş olsun," dedi nuran hemşire, durumun vehametini anladığından ciddileşmişti o da. doktorun bıkkın bir yüz ifadesiyle verdiği talimatlar doğrultusunda dikişleri atmaya başlamıştı. bir ara, "ne iş yapıyorsunuz?" diye sordu galip'e. o zaman anladım, galip hiçbir şey diyemeyip öyle dalgın, karşısındakini görmüyormuş gibi bakınca.

nuran hemşire, galip'in anlına dört dikiş attı. üstüne bir de tetanos aşısı yaptı. o cevap verilmemiş sorunun dışında hiçbir şey konuşulmadı."*


*: emrah serbes, hikâyem paramparça-galip işhanı


Hiç yorum yok: