25 Mayıs 2012 Cuma

tehlikeli şiirler: bir

bugün tehlikeli şiirler okuyalım leyla.
'çözülmüş bir sırrın üzüntüsü'* mesela...

"yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü âsi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.

denedim. soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.

sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
bilmek. bu da ürkütüyor. gene de biliyorum:
kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda."


*: ismet özel, erbain

7 yorum:

aglea dedi ki...

denedim. çok tehlikeli. muhteşem.

verbumnonfacta dedi ki...

hep 'tehlikeli şiirler' okuyalım aglea.

aglea dedi ki...

sevgili verbumnonfacta, hep elimin altında, en yakınımdadırlar; "erbain" ve "bir yusuf masalı" ve "evet isyan".

verbumnonfacta dedi ki...

ama bu çok tehlikeli.

sorduğum soruyu unutacağım ama, yine de cevap verin bana; zamanla paslanmış bir tel toka hangi sayfalara iz bırakmıştır erbain'de?

aglea dedi ki...

bazı sayfalarda tel toka -evet paslanmalı-, bazı satırların altında çizikler, bazılarının yanlarına alınmış tuhaf, delirmiş minik notlar, bazılarınınsa sayfalarının kulakları kıvrılmış, kalmış öylece, düzeltmeye kalksan artık eskisi gibi olmaz, o iz düzelmez.

geceleyin bir koşu, ince sızı, celladıma gülümserken, evet isyan, jazz, üç frenk havası, muş'ta güz için prelüdler, akla karşı tezler, sevgilim hayat....... ve geceleyin uyuyup kalınca, göğse düşüp, orada sabahlamış erbain...

aglea dedi ki...

en çok, en tehlikelisi, okumaya doyamadığım tutku, üstüne ne söylesem az, ne söylesem fazla olan, bir yusuf masalı'ndaki. elbette, münacaat.

verbumnonfacta dedi ki...

şimdi olsa, sevgilisinin saçından kendi elleriyle çıkarttığı -ya da çaldığı. evet, kendi elleriyle çaldığı- o tel tokayı aynı yere koymazdı bu adam. ama o pas izi 'kanla kirlenmiş evrak' arasındadır. gençlik işte. belki de ergenlik: "karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında..."

yine de sonu hâlâ güzel: "ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın/ başından başlayabilirim." sanki kader defterine yazılmış gibi ne çok beni buldu. ne kadar çok yere düşen erbain'in açılan sayfası oldu kitaplardan fal bakılan gecelerde.

benim erbain savaştan çıkmış gibi. yok, hayır! savaştan da beter, hayattan çıkmış gibi. yağmur izi, yolculuk izi, gençlik izi...

"bazılarının yanlarına alınmış tuhaf, delirmiş minik notlar"ın en delisine selam olsun...

*

münacaat benim yeni yaş şiirimdir. sabahın en erkeninde kalkılır ve küçük prens okunur. küçük prensle açılan parantez, "bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı/
ölmedim genç olarak..." şarkılarıyla kapanır.

sebeb-i telif ise yorumsuz.