5 Ocak 2011 Çarşamba

güzel adamım

belki de bir kitaplığa sahip olmanın en büyük hazzı kitaplığın karşısında dikilip rafları yormaktır.

ayak üstü okunmuş kitapları karıştırır, eskiden olduğunuz adamın izlerini takip edersiniz. altı çizili satırlarda şimdiki adamla o adam arasındaki farkı görürken, bir biçimde eski günleri yaşarsınız. ya da okumadığınız kitaplara bakar, sanki daha kolay görünecekmiş gibi yerlerini değiştirir ve okuma planı yaparsınız.

bugün öyle anlardan birinde, iyice yıpranmış sinan yayınları işi tutunamayanlar ciltlerinden ikincisine uzandığımda neden bilmem, 'canım oğuz'u değil de buzul çağının virüsünden muzdarip vüs'at o. bener'in yaktığı, "duyuyor musun oğuz atay! çınar elli, kızdı mı kezzap gibi bakan, oysa iri çağla gözlü, kapılardan sığmaz, güzel adamım! o zamanlar, pek farkında değildin sanırım 'tutunamadığının'..." ağıdını hatırladım.

canım oğuz. benim de 'güzel adamım'... bugün de seni andım.

Hiç yorum yok: