31 Aralık 2009 Perşembe

yeni yıl

bugün miladi takvime göre iki bin dokuz yılının son günü.

sonrasında ver elini iki bin on...

'ya başka takvimler?' diyenler için m. serdar kuzuloğlu radikaldeki köşesinde iyi yazmıştı.

benim içinse takvimlerin değişmesinden başka bir anlamı yok olan bitenin. sadece bir kaç güzel fotoğrafa aldanıp masa üzerine koyduğum, aklıma geldiğinde onlarca sayfasını birden koparmak zorunda kaldığım duvar takvimleri değişir. hepsi bu...

sanırım bana böyle hissettiren, benim için yeni yılın o uzak zamandan bu yana okulların açılmasıyla başlamasıdır: tatil biter, kumsal yavaş yavaş tenhalaşır, yazlıkçılar şehre döner. yeni sınıf arkadaşları, bilmem kaç ortalı defterler, yeni başlangıçlar. rüzgar daha soğuk esmeye başlar, o kadın sahile inerken artık siyah boğazlı kazağını giymek zorundadır.

koşu yolunda vaktinden önce sararıp düşmüş yapraklar, gül bahçesinde bir türlü açılamayıp dalında asılı kalmış güller.

her şey kesintiye uğrar ve yeniden başlar.

yani algılanan manada bir yeni yıl varsa tam da o zaman başlar. bir ocak sadece takvimlerin değişmesidir. ve tatil...

yine de bu güne dair bir alışkanlığım var: yılın son günü öğleden sonra postaneye uğrayıp zarfa konulmamış, makine ürünü soğuk damga yerine mutlaka pulla bedellendirilmiş bir kaç posta kartını postalarım.

her şey ne güzeldir, bir de kar yağıyorsa...

*

herkese kucaklaşmalar taşıyan birer tane postaladım. umarım çok geçmeden elinize ulaşır.

göğünüzden uçurtmalar ve uçan balonlar eksik olmasın.

kağıt gemileriniz bir martının gölgesinde biteviye yüzsün dursun.

ve en önemlisi, elleriniz de kalbiniz de hiç üşümesin.

Hiç yorum yok: