13 Kasım 2009 Cuma

o sahne: love actually (2003)

bir zamanlar, "herkesin mutsuzluklardan, depresyon hallerinden bir kaçış bileti var. benim biletimse umut vaat eden, hala sevginin bir yerlerde olduğuna inanmamı sağlayan filmlerdir," diyen bir sevgilim olmasaydı bu filmi ne izlerdim ne de o sahneye konu ederdim.

ama öyle bir sevgilim oldu...

yönetmen richard curtis tanıdık bir isim; birer şaheser olmasalar da yüzlerde tebessüme neden olan four weddings and a funeral, notting hill ve bridget jones’ un maceralarına senaryosuyla katkıda bulunmuştu. bu defa hem yazıp hem yönetmiş.

aşkın her haline bir örnek bulabileceğimiz bu filmde adalı oyuncuların neredeyse tamamı var. hatta claudia schiffer da tip olarak kendisine çok benzeyen carol rolüyle, artık kimseyi gözüm görmez ama claudia schiffer'a hayır demem, diyen daniel’ı melankoliden kurtarırken kendisinin parodisini yapıyor.

açılış sekansında anlatıcı heathrow havaalanı gelen yolcu kapısının görüntüleri eşliğinde 'nefret ve ihtiras dolu bir dünyada yaşadığımız' genel düşüncesine karşı çıkıp, bence aşk her yerde, dedikten sonra, eğer ararsanız, eminim aşkın her yerde olduğunu siz de göreceksiniz, diyerek sözlerini bitirir.
bu son cümle yaklaşık on ayrı aşkın anlatıldığı film için bir çeşit davettir.

birbirinden farklı hayatların en nihayetinde aşkta aynileşmesi. kimlik, sınıf, statü, güzellik ya da çirkinlik gibi kavramların boşunalığı. kaç yaşında olduğumuzun da bir önemi yoktur. önemli olan tek şey tutkularımızın peşinden gidebilecek kadar hayata karşı cesur olmaktır.

bu filmin o sahnesini ingiltere başbakanı ve çalışanı arasındaki aşkın hikayesinden aldım:

abd başkanı yeni ingiltere başbakanını ziyarete gelir. amaç yeni başbakanın da biat etmesi ve eski politikaların devam edeceği garantisini almaktır. zaten yeni hükümetin de farklı bir niyeti yoktur. görüşmeler nihayetlenir ve iki başbakan basın açıklamasından önce bir içki içmek ister. ama abd başkanı büyük bir hata yaparak başbakanın 'kız'ına asılır. eminim avrupa tarihinin bir kadını fethedemediği için dünyayı fethetmeye kalkan adamlar tarafından yazıldığını bilseydi bunu yapmazdı.

o sahne hemen sonrasındaki basın açıklamasını anlatıyor; artık bütün mesele 'biraz etine dolgun' başbakanlık çalışanıdır.


''- mr. president, has it been a good visit?
- very satisfactory indeed. we got what we came for and our special relationship is still very special.
- prime minister?
- i love that word 'relationship'. covers all manner of sins, doesn' t it? i fear that this has become a bad relationship. a relationship based on the president taking what he wants and casually ignoring all those things that really matter to britain. we may be a small country but we' re a great one, too. the country of shakespeare, churchill, the beatles, sean connery, harry potter... david beckham' s right foot. david beckham' s left foot, come to that. and a friend who bullies us is no longer a friend. and since bullies only respond to strength, from now onward, i will be prepared to be much stronger. and the president should be prepared for that.''*




*serbest çeviri:
''- sayın başkan, olumlu bir ziyaret oldu mu?
- oldukça tatmin ediciydi. istediğimizi aldık ve aramızdaki özel ilişki, hala çok özel.
- sayın başbakan?
- 'ilişki' sözcüğüne bayılıyorum. her türlü anlaşmazlığı gizliyor. korkarım, bu kötü bir ilişkiye dönüştü. başkanın istediği her şeyi elde etmesi ve britanya için gerçekten önemli olan konulara ilgisiz kalmasına dayalı bir ilişki. belki küçük bir ülkeyiz, ancak biz de büyüğüz. bizde shakespeare, churchill, beatles, sean connery ve harry potter var... david beckham' ın sağ ayağı. hatta sol ayağı... bize kabadayılık eden bir dost, dostumuz olamaz. ve kabadayılar sırf güce tepki verdiklerine göre, şu andan itibaren çok daha güçlü olmaya hazırlıklı olacağım. sayın başkan da buna hazırlıklı olsun.''

Hiç yorum yok: