çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:
-söylesene nedir mutluluk?
-bunun farklı cevapları var. söz gelimi bir tatil sabahı kalabalık bir masada yapılan kahvaltı.
-anladım. peki mutlu musun?
-sanırım ben, bu soru sorulduğunda mutsuz olduğunu düşünenlerdenim.
-korkma!..hem ben sana ne yapabilirim ki?
*
'çok şey..' dedim belli belirsiz, 'çok şey..'
ama duymadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder