*
kadın'a inanıyorum. kadınlara...
güzelliklerine, onlar olmasaydı dünyanın kurak, hayatın renksiz olacağına.
sadece kadın sevdiğim için değil kadınların tarafını tuttuğum için de böyle bu.
tarih boyunca hemcinslerinin üstünlüğünden emin büyüyen erkek çocuklarının aksine asıl kadınların bir üst sınıfa ait olduğunu düşünüyorum. ve sadece erkeklerden ibaret bir hayatın çekilmez ve ruhsuz olacağını.
*
kanunlar önünde mutlak denklik söz konusu olsa da kadınların gündelik hayatın içine tam olarak sokulduğunu söyleyemem. bu anlamda hâlâ çok yol almak gerekiyor. kadınların tek başına, güvenle yolculuk yapabilmesi hâlâ hayal. ama dünya böyle bir yer olsun istiyorum.
başarı hikâyeleri, kadın şirket yöneticileri, milletvekilleri, devlet başkanları ise yanlış örnekler. onlar orada erkekliğin bir temsili gibi varlar.
kürsüye çıkınca erkeklere ait bir beden dili kullanıyorlar mesela. en çok pantolon giymeyi, kıravatta ısrarlı değillerse de bluz yerine ceketi tercih ediyorlar. hiçbir kadın politikacı kürsüde kadın gibi konuşmuyor, kendinden önceki erkek politikacı nasıl konuşmuşsa çok menem bir şeymiş gibi onun taklidini yapıyor adeta.
*
tam burada aklıma bir soru geliyor: "acaba," diyorum. "erkek egemen tarih kadınların şansı, güzelliklerinin garantisi olabilir mi?"
"ne de olsa, binlerce yıldır savaşlara katılmayan, politikada ve devlet hizmetlerinde nadiren bulunan kadınlar böylece hayatın gaddar ve sahte yanlarından uzak kalabildiler. bu da özlerini korumalarını kolaylaştırdı, ruhlarını kirlenmekten korudu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder