19 Eylül 2024 Perşembe

cesaret

o yaz, hasan dedenin son yazı olabilirdi. öyle demişti yakari telefonda. sevgilimle yollara düştük. hasan dedeyi ve babanneyi tanımasa da, yakarilere çok defa misafir olmuştu. havaya asılı hüzne rağmen tıpkı büyük şehirdeki evde olduğu gibi vadiyi vadi yapan tepelerden birinin yamacındaki evde de sıcak karşılandı, iyi ağırlandı.

bir ara evdeki havanın ağırlığından kaçmak için üçümüz çarşıya çıktık. turist gözleriyle insanları seyredip sesleri dinledik ve yürürken sohbet ettik. nasıl olduysa denize açılan o küçük şehrin küçük merkezinden uzaklaşmış olmalıyız ki etrafta insan kalmamıştı.

sadece yirmi metre kadar önümüzde kolkola yürüyen iki adam ve bir kaç adım gerilerinde sohbet ederek onları takip eden, eşleri olduğunu düşündüğümüz iki kadın. hatta bu manzara üzerine eleştirel bir bakışla neler neler konuştuk.

birden bire adamlar iki yana ayrıldı. ellerinde birer tabanca ışıltısı parıldadı. o iki kadın, "yapma kurban olduğum", "sok onu beline" falan diyerek adamlara sarıldı. elinden, kolundan, ceketinin eteğinden tutup uzaklaştırmaya çalıştı.

o kısacık anda, "ne yapıyorsunuz bey amca. yakışıyor mu?" diyerek aralarına girmek ve onları birbirinden ayırmak için fırladım. ama iki el beni tuttu. sonra da, "ben olmasam az ölüyordun", "hayatını bana borçlusun, istediğim her şeyi yapmak zorundasın" diyerek benimle yıllarca dalga geçtiler.

/bu anıyı, ne kadar korkusuz, cesur ve kahraman olduğumu söylemek için anlatmadım elbette. bu hayatta korktuğum bir sürü şey var. iyiki de var./

benimki sadece refleksti. biraz, çok değil beş saniye düşünebilsem asla o hamleyi yapmazdım. kayıtsız kalamazdım ama eli silahlı, o silahları birbirine doğrultmuş iki adamın arasına girip onları ayırmaya kalkmazdım.

babam çok üzülür, annem çok ağlardı. yakari suçluluk duyardı kesin. ailesi yaklaşmakta olan bir kaybın yüküne, gerçekleşmiş bir kaybın ağırlığını eklerdi. sevgilime "dünyanın sonuna bile gitse" eşlik edemezdim artık. mahkeme, cenaze vs. bir sürü sıkıntı olurdu sevdiklerime.

o yüzden şeref yoksunu, aşağılık insanların bir kadına, çocuğa ya da kendinden zayıf birine şiddet uyguladığı haberleri önüme çıkınca seyretmiyorum ama orada var olduğunu bildiğim olaylara karışmamayı tercih eden insanları anlayabiliyorum.

çünkü o şeref yoksunu mahlûkun kim olduğunu ve neler yapabileceğini bilemiyoruz. müdahil olursa başına ne geleceğini de.

ve suçun büyüğünün duruma ivedilikle müdahale etmeyen kolluk kuvvetlerinde olduğunu düşünüyorum. hem de iki defa: ilki asli görevlerini yapmadıkları için, ikincisi de insanlara bir açmazın ağırlığını yükledikleri için.

bir de durup izleyenler, hatta cep telefonlarını çıkarıp videoya çekenler var ki, allahlarından bulsunlar. soysuz yaratıklar.

Hiç yorum yok: