23 Kasım 2020 Pazartesi

ikna

bana kalırsa bütün ikna girişimleri beyhudedir. üzerine, kişiyi olduğundan çok daha zavallı gösterir.

n'olacaksa kendiliğinden olmalı, söz konusu akış önünde ne varsa yakıp yıkmalıdır.

ama bunun nadiren gerçekleştiğine, insan ömrüne ancak bir ya da iki tane sığdığına şüphe yok. belki üç... çoğu insan bu "nadir anlar"dan bir tekine bile denk gelmeden sahneden çekilir. kaçırdığı şansın farkında bile olmayanlar vardır ki, kaybetmeyi, ziyan olup gitmeyi fazlasıyla hak etmiştir.

yine de, bazan iş başa düşer. gözümüz ne "beyhudelik" görür ne "zavallılık". "ikna kelimeleri"ne sığınırız. o zaman da ya tek bir sözle ikna olur muhatabımız ya da ikna olması için bir sürü söz gerekir.

ikinci durumda ikna olmak bir işe yaramaz ama. en azından ederi olmaz.

bir de ne olursa olsun "olmaz"lar vardır. "olmuyorsa olmadığındandır," der, bir daha dönmemek üzere hikâyeden çıkarız.   

4 yorum:

Elisabeth Vogler dedi ki...

bakış açısını bilgiden daha kıymetli bulurum. bazen bilinmeyen bir şey de ikna edebilir insanı, farklı bir yerden bakmak da. zorla, hatırla ikna konusunda yazdıklarınıza katılıyorum, fakat bir de ikna olmak (etmek değil de) yok mu?

verbumnonfacta dedi ki...

bilginin de işe yaradığı anlar bilirim. en azından başlangıç için. sonrası konuya girip geliştirenlere kalmış.

bu yazı ise baştan ayağa "ikna olmak" güzellemesi. bile isteye yenilenler, asıl galibiyetin yenilmekte olduğunu bilenlere saygı duruşu.

uzun lafın kısası; kimse kimseyi ikna edemez son-uç'u.

pelinpembesi dedi ki...

Bazen de ikna olmuş rolü yaparsın ortalık düzelsin, kafan ağrımasın diye o zaman da ikna ettim sanarlar ama..

verbumnonfacta dedi ki...

ah! o da var, evet. ama düşman başına.