20 Eylül 2019 Cuma

çekilmek

sözlerini attila ilhan'ın şiirinden alan bir şarkı... vedat sakman'ın bestesi, güzelliğinin zirvesindeki zuhal olcay'ın eşsiz yorumuyla birleşince kalbimize kazınmıştı: ayrılık da sevdaya dahil...

şiir güçlü, yorum ikna edici olunca bazı şeyleri fark etmedik. belki de fark etmek istemedik. tıpkı sosyal medya namlı mahallede karşımıza çıkan, iyi görüntü veren ama içi boş cümleler gibi şarkının "ayrılık sevdaya dahil/ ayrılanlar hâlâ sevgili" dediği yer de bir yanlışı büyüttü beraberinde.

o zaman sormamıştık ama şimdi soralım: ayrılık neden sevdaya dahil olsun ki? kız almanya ile evlensin, erkek zengin bir kız bulsun ya da emre aydın'ın dediğini yapacak olsalar "dünya turu yapması gerek"en bir hayat yaşasınlar, sonra da "ayrılanlar hâlâ sevgili"...

belki, sevip de kavuşamamış aşıklar için bir savunma, amiyane tabirle züğürt tesellisi. ama hepsi bu kadar. "sen başka yerde/ ben başka yerde" farklı evlerde, sonra da bu hâl aşka dahil. buna gerçekten inanıyor musunuz?

ama sevdaya dahil olan bir şey var: geri çekilmek... zile bastıktan sonra geriye bir kaç adım atarak pencere, balkon ya da göğe bakmak gibi biraz. ama en çok da çobanoğlu süleyman'ın, "seni sevip çekildim, dedim dünya bu kadar" dediği gibi.

2 yorum:

Anna dedi ki...

sevgili vnf,
o yıllardı tam. bu şarkısı radyolarda çalmaya başlamıştı yani.mevsimlerin en güzelinden geçiyordum ve kalbim tir tir titrerken bu şarkı sırtımı sıvazlayıp başka bir masaya beni davet ediyordu ki oradan sonsuzluk manzarası olduğunu sandığım güzellikler görüyordum. inandığım zamanlardı. hayata,aşka vs....
'çünü ayrılmanın da vahşi bir tadı var' diyor ya. buna inanıyorum hala.
belki sevdaya dahil olan budur aslında. başlangıcı ve sonu daha keyifli daha etkileyici ve hatta asıl hikaye değil midir?
sevda meseleleri artık başka boyutlarda olsa bile bizim buralarda şiire ve şarkıya meyyalliğimiz ve mestliğimiz daimi sanırım.
not. benim için zuhal olcay demek yalnızlığım demek...hala.
selam ile:)

verbumnonfacta dedi ki...

yazdıklarından ya da yazabildiklerinden her seferinde memnun olanlardan değilim. çünkü daha iyi yazılabilir diye düşündüm hep. ya da "millet ne yazıyor be" diye... ama sevdim. kusurlarına rağmen sevdim. böylesi, sese vesile olan yazıları ise başka sevdim.

selamınızı aldım. aldım da öptüm, alnıma sürdüm. dua olsun. yankısını en çok orada bulsun.

ben hâlâ inanıyorum hayata, aşka, çocuklara, 'öz'e, parmak uçlarına. sadece kitapların ve filmlerin dünyasından çıktım. şövalyeler çağının geçtiğini, yağmurunun herkes için farklı yağdığını, hiçbir kadının portakal çiçeği kokmadığını biliyorum artık.

ergen zamanlarımdı. bir çokları gibi ben de zuhal olcay düşleri görüp, dediklerine iman ettim. ama şimdi, sadece "çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var". yoksa ayrılanlar ayrı, sevgili falan değil.

"meyyalliğimiz ve mestliğimiz" bahsinde ise çok haklısınız. biz biz oldukça -belki de kaldıkça demeliyim- bu değişmeyecek.

sertap erener- yalnızlık senfonisi tavsiye ederim.