10 Mayıs 2018 Perşembe

endişe

böyle bir sınıflandırma mevcut mu bilmiyorum ama "varoluşçuluk etkisindeki çağdaş almanca edebiyat" diye tanımladığım, başını wilhelm genazino'nun çektiği bir edebi toplam var. öyle ki, bu toplamı klasik alman edebiyatından daha çok severim.

şiir film der himmel über berlin'in senaryosuna katkı yapan peter handke'nin kalecinin penaltı anındaki endişesi de bu toplama dahil ettiğim kitaplardan. adını daha okumadan duymuş, her türden dilemmayı kitabın neredeyse deyimleşen adıyla ifade eder olmuştum. okuduğumda ise bana çok şey ifade ettiğini söyleyemem.

ama konumuz bu değil.

kitaba adını veren ama kitabın sonunda ancak bir sayfa kadar yer işgal eden o "an"dan, "penaltı" ve "endişe"den konuşalım istiyorum.

"kaleci hangi köşeye atacak diye düşünüyor şimdi" dedi bloch, "atacak adamı eski oyunlardan tanıyorsa her zaman yaptığı gibi, şu köşeye atar, diye geçirir aklından. ama penaltıcı da kalecinin bunları düşünebileceğini geçirmektedir aklından. kaleci düşünmeye devam eder, ama bu defa beni atlatmak için ters köşeye de atabilir. kalecinin bu ihtimale de takılacağını hesaplayan penaltıcı, şutunu her zamanki köşeye atmaya karar verebilir ya da vermeyebilir."

alman televizyonu bin dokuz yetmiş ikide bu romandan bir film yapar. peşi sıra da dönemin alman milli takımı'nın kalecisi maier ve penaltıcısı netzer'e bu "endişe"yi sorarlar.

maier, "kılım bile kıpırdamaz. penaltı gol demektir. olan olmuştur. on bir metreden on beş küsur metrekarelik koca bir yüzeye atılan şutun gol olma olasılığı çok büyük, tersi ise çok küçüktür. tek yapabileceğim şey, kendimi bir köşeye rastgele fırlatmaktır. adam tesadüfen oraya doğru atmayı tasarlamışsa topu çelme olasılığım golü engelleyebilir. bu da tamamen şansa kalmıştır," der.

netzer ise, "penaltı olunca içimi bir korkudur kaplar, ayaklarım tir tir titremeye başlar. evet kale yedi metre kırk dört santimetre geniş, iki metre on dört santimetre yüksektir ama kaleci bana çaylak gibi bütün kaleleri kapatmış görünür. sinirlenip topu dışarı atabileceğim olasılığı, iyi ayarlayamayıp kale direklerine çarptırma olasılığı ve nihayet kalecinin attığım şutu kurtaracağı olasılığı beni deli eder. düdük bir an önce çalsa da karabasan bitse diye bakarım. penaltı yarı gol sayılır, attın mı doğal karşılanır ama bir de kaçırdın mı bir numaralı halk düşmanı olursun. penaltıcılık düşman başına," der.

ve bizi edebiyatın yanılgılarından birine şahit kılarlar.

"kaleci çizgi üzerindeki yerini almıştı. penaltıcı gerildi. "penaltıyı atacak koşmaya başlayınca kaleci, istemeden planjon yapacağı yanı belli eder ve penaltıcı da rahatlıkla öbür köşeye gönderebilir," dedi bloch. ama usta ise penaltıcı topa vurduğu anda kestirdiği yana atılıp tutabilir de." penaltıcı hızla koşuyordu. açık sarı kazaklı kaleci hiç kıpırdamadan durdu. ve top ellerinde kaldı."

Hiç yorum yok: