24 Mayıs 2014 Cumartesi

kitapların çizilmiş hâli

bu konuyu daha önce işlediğimizi biliyorum. hâlâ aynı fikirdeyim: kitaplarını çizmeden durabilenler hiç kullanmayacakları süt takımlarını vitrin denilen camlı dolaplarda biriktiren anneler ya da kaldırımda yürürken yanı başına bir piyano düşse bile bir anlık şaşkınlığın ardından yoluna devam eden tipler gibidir.

bu bahsin yeniden açılmasının sebebi ise 'bloglar mahallesi'nde yaptığım mutat gezmelerden birinde karşıma çıkan bir yazı. (bir derdi olan, "konulu" her blog gibi bu nefis isimli blogu da sevdim. meraklısına tavsiye ederim.)

sonrası çağrışım adlı bir beygirin sırtına atlamak gibiydi. vaktinde zevkle okuduğum bir yazıyı saklandığı yerden çıkarttım, yazının iki paragrafını "copy" ile "paste" ikilisi sayesinde buraya taşıdım.

*

müellifi recai güllapdan... bir zamanlar severek okuduğum ama bir süredir mesafeli durduğum, yine de eski kitaplarını zaman zaman karıştırmaktan zevk aldığım ahmet turan alkan'ın müstear adı. artık suratında ciddi işler peşinde koşanlara özgü bir ifadeyle yazılar yazan, mizah yapmaya kalktığında da sayısalcı dersane hocalarını hatırlatan alkan, bir zamanlar türkçenin güzellikleri kadar nükte ve ironiden de haberdar olduğunu gösterir metinler yazardı.

ve irfan külyutmaz müstearıyla yazan hilmi yavuz'la atışmaları ne muhteşemdi.

*  

"şahsan bizzat kendim olarak kitab kıraatı esnasında nazar-ı dikkatimi celbeden satırları kurşun kalem ile çizmeyi, kenarlarına "derkenâren" kıymetli ve nadîde birtakım efkâr-ı husûsiyemi kaydetmeyi, kıraatım her nerede kalmış ise o sahifanın ucunu kırıp bellilik bırakmayı pek severim. "kitaba hörmet ediniz, çızmayınız, buruşturmayınız" deyû höt-zöt edenlere de pek kızarım. kitab eğer başkasının ise, emâneten tedârik edilmiş ise eyvallah; emânete riayet şarttır. mülkiyeti sizin ise paşa gönlünüz öyle çektiğinde lîme lîme bile edebilirsiniz. yeter ki kitab ile nisbetiniz, alâkanız, sıhriyetiniz olsun. netekim nicelerini bilürüz ki, edindikleri kitaba o kadar hörmet gösterirler ki zâhir rahatsız etmeyeyim deyû satın alındıkları dakiykadan itibaren bir dahi kapağını kaldırıp münderecâtında ne var ne yok merakıyla bir atf-ı nazar bile etmezler. kitaplar ise sittîn sene ööylece tertemiz durur raflarda!

kitaba hörmet imiş; peeh! bilâder bizde bunca hörmete şâyân bir kitab vardır; efendimiz'in hadîs-i şeriflerini de ilave edelim; haydi dinî birtakım risâleler de öyle olsun, geride kalanına perestiş etmek lüzumsuzdur. zaten kitapla başı hoş bir cemiyyet değiliz. "çizme, örseleme, buruşturma, incitme” diye olmadık kaide çıkarmanın âlemi yoktur."

Hiç yorum yok: