16 Nisan 2013 Salı

bir masada iki kişi: keyif

çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:

- demek, bu ara sadece keyifli şeyler yaşamak istiyorsun?

- bilirsin, hiçbir zaman mutluluk budalası olmadım. istediğim sürekli yazlar, baharlar yaşanan bir iklim de değil. hayatı her şeyiyle kabul ediyorum; sancısıyla, sızısıyla...

- belki problem bendedir. keyif alman için benim gitmem gerekiyordur.

- eğer bu bir soruysa, bu kadar ahmakça bir soruya cevabımın "evet," olacağını, dahası "evet." olması gerektiğini biliyorsun.

*

biliyordu. son cümlemin, "git öyleyse," demek olduğunu bildiği gibi.

Hiç yorum yok: