1 Ekim 2012 Pazartesi

parmak ucu

o fıkrayı bilirsiniz: doktor hastasına ağrıyan yerini sorar. ama hastanın, "burası... burası..." diyerek işaret ettiği kalbe, yanağa, omuza, avuç içine baktığında bir şey bulamaz. sonra anlaşır ki, hasta işaret parmağının ucundaki bir acıdan muzdariptir.

çoğunlukla içli, melankolik bir ses yankılanıyor ya hani bu sokakta, ortada bir melodram olduğundan değil bu. sadece tutkun olduğum kelimeler yüzünden.

yoksa, "hayat kısa/ kuşlar uçuyor"*


*:cemal süreya

12 yorum:

N.Narda dedi ki...

Bir önceki yazınızda arabeskliği itiraf etmişsiniz, şimdi de kelimelere tutkunluk...Cık, iyi görmüyorum ben bu ben değili :p

verbumnonfacta dedi ki...

arabesk bir yanım var, demişimdir. şimdi ise, bakmayın siz her cümleden sızan melankoliye tamamen arabesk değilim oysa, demeye çalışıyorum.

pınar dedi ki...

Kelimelere tutkunluk ,evet tam olarak anlatamadığım bu olmalı.
Tutkunluk...

Keşke gizli kanatlarımız olsaydı bizde uçabilseydik.
Olmaz mıydı?
Soru cümlesi değil bu.Sadece istek bildiriyor.:)

verbumnonfacta dedi ki...

her kelimeye değil, bazılarına yönünü çevirmiş bir pusula hâli bu.

mesela "şehvet"; hem "ş" hem de "h" ile ne kadar muhteşemken, "çemkirmek" her şeyin sonu olabilir.

N.Narda dedi ki...

hani böyle inceden inceden sular sızdı bana doğru sanki :) dua edin keyifli bir günümdeyim:p

"GİYOTİNE GÖNDERİLEN KELİMELER

Kelimeler kafamda uçuşuyor. Bildiğin şekilde: Gökte, şurada burada uçuşan kuşları gördüğüm gibi.

Kovuyorum onları. İstemiyorum.

Yine de uçuşuyorlar başımın etrafında, gözümü açtığımda önümde. Ha düştü, ha düşecekler üstüme. Öyle cisimleşmiş.

Kimi zaman gerçeğe, daha güzel bir "şeye" götüreceklermiş gibi gelseler de, bu anda, bu gecede tam tersini hissediyorum. Bu dünyadan koparıcı (dalından değil de, bir elmanın, çekirdeklerinin koparılması gibi, etinden) yalancı, kaypak, aşüfte, jigolo…kelimeler. Çirkin şeyler! Benden uzak durun."

böyle demişliğim de vardır kelimeler hakkında. Azıcık daha az melankolik olsa dadından yenmeycekti bu blog ya napalım, Anadolu çocuğuyuz, bununla da idare ederiz.

verbumnonfacta dedi ki...

"zeyl" için çok teşekkür ederim.

"blog" için ise çok üzgünüm.

N.Narda dedi ki...

Bu arada Pınarcığım, iyi bir şey değil bu bizimki,bu nükleer çağda hala harflerin, virgüllerin, kelimelerin beline dolanıp süzülmemiz,salınmamız...

monsieur VNF, şehvet arapça kökenli, size kösnü versek en türkçesinden:p

verbumnonfacta dedi ki...

kelimelerin kökeni ile ilgilenmiyorum. benim başımı asıl döndüren şey anlatma yeterliliği ve fonetik.

N.Narda dedi ki...

çok mu teşekkür ettiniz şimdi, hımm, çok yani. İyi.

Blog için üzülmeyin canım, hepimiz kendi krallığımızı kurduk buralarda, hepimiz kralı,kraliçesiyiz, birbirimizin sarayına gururlanarak konuk oluyoruz icabında.
Gevezeliğimi mazur görmeniz için Julio İglesias'dan bir şarkı göndermiş olayım size, siz de dinleyip beğenmiş kadar olun.İyi akşamlar

verbumnonfacta dedi ki...

evet, paylaştığınız yazı için bütün kalbimle çok teşekkür ettim. konukluğunuz için de teşekkür ederim.

son olarak, burayı krallık olarak görmediğimi bilin lütfen.

pınar dedi ki...

Şimdi yorumlaşmalara bakarak ''alem buysa kral benem''demek geldi içimden.
Ama ben bu blogdanda çok hoşnutum.Ve VNF 'nin kelimelerinde,kökeni anlamı çok önemli olmasa gerek benim açımdan.

N.Narda sana da demiştim.İyi ki böyle şeyler yazanlar var.
Çok Şanslıyım.

verbumnonfacta dedi ki...

evet,alem budur. bu tespit sizin kral olduğunuzu da doğrular.

bu blogun şansı hakkında kurduğum cümleleri şimdi bir defa hatırlayın.