11 Haziran 2012 Pazartesi

bir masada iki kişi: teklif

çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:

- hadi bana evlenme teklif et.

- bunu yapmayacağımı biliyorsun. daha doğrusu yapamayacağımı.

- ama ona etmişsin.

- o zaman ikna olmuştum.

- açıkcası, seni nasıl ikna ettiğini, bunu nasıl başardığını çok merak ediyorum.

- beni o ikna etmemişti. ben ikna olmuştum.

- "ben ikna olmuştum" da ne demek?

- eğer çocuk istemiyorlarsa çiftlerin evlenmelerine, yani kanunları sevgilerine şahit kılmalarına gerek yoktur. sadece şimdi değil o zaman da bu fikirdeydim. dedesinin cenazesi için ailesinin yanına gitmişti. telefonda ona moral vermeye çalışırken, o an telefonda ve başka bir şehirde değil yanında olmak istediğimi farkettim. dahası bayram tatillerini onunla geçirmek istediğimi...



4 yorum:

semiaa dedi ki...

yarım kalmış ama bu : )
hani devamı : )

verbumnonfacta dedi ki...

bu konuşma, 'tamam' bir konuşmadır.

yine de 'devam' arzulayanlar için, öğrencisi olduğum en zeki hocamı anarak, tıpkı sayfalar süren ispatların bir yerinde durup dediği gibi, "bundan sonrası okuyucuya bırakılıyor" diyorum.

EC dedi ki...

ikna, bazen sadece "gel" demektir. bir defayı mükerrere bırakmayacak teslimiyettir.

verbumnonfacta dedi ki...

ilk önce sizin gibi yapayım: med, gel demektir; cezir git...

şimdi kendim gibi: "gel" demek aptallıktır. çünkü, içteki gelme arzusunu öldürür. hatta gelmeme isteğini çoğaltır. en iyisi, onun ikna olduğunu farkedemeyip -belki de inkar edip- kendi kendine ikna olduğunu sanmasına izin vermektir.