29 Nisan 2011 Cuma

rita'nın kolyesi*

hemşinli bir kuyumcunun işlediği bu kolye, kendini erkek olarak algılar. zincirinin üstünde kayarak ve sözcükleri tıkır tıkır sayarak konuşmayı sever. konuşurken "r" harflerine şekerli bir rahiya katar. onun dilinde denizlerin buğulu uğultusu, martıların çığlığı ve ormanların hışırtısı iç içe geçmişe benzer.

rita, ilk defa samsun'da, saathane meydanı'ndaki bir kuyumcuda gördüğü, vitrinin önünde durup bir an aşkla baktığı -şüphesiz hem bakış, hem aşk karşılıklıydı- kalp şeklindeki, içine iki fotoğraf konulabilen, açılır kapanır kolyeyi bir daha çıkartmamak üzere boynuna taktığında on dört yaşındaydı.

kalp şeklinde olduğu için pek duyarlı olan kolyenin içinde sadece rita'nın resmi vardır. rita, bilerek boş bıraktığı diğer fotoğraf yerini, yeni tanıştığı, yolmak istediği heriflere gösterir, sesine acıklı bir nağme katarak, "bu kolyedeki öbür resim yeri boş," der. "beni cayır cayır yakacak biri geldiğinde," deyip, adamı eriten iri bir bakış parlatır, "işte onun resmini buraya takacağım. isterse beni zamanla sevmez olsun asla çıkarmayacağım."

rita günün birinde, bekir bey'in fotoğrafını bir daha çıkmamak üzere, o güne kadar bilerek boş bıraktığı diğer fotoğraf yerine takmak için kolyesini çözerken yatağa girdiği her adam için kolyenin altın zincirine taktığı boncuklar yere saçılacak, boncukları toplamak için yere eğilen bekir bey'i, "bırak, bırak! boktan şeyler için eğildiğine değer mi? cehenneme kadar yolu var hepsinin," diyerek durduracaktır.


*:kemal safa güntekin, rita

Hiç yorum yok: