15 Ekim 2010 Cuma

antalya: bir festivalden fazlası (önce)

ırk, etnisite, soy, milliyet, uyruk vb. kelimelerin uydurma, bunlar ve benzeri ne varsa saçma olduklarına inanırım.

ve bu saçmalıktan çıkacak bütün akım, düşünce ve felsefelerden nefret ederim.

*

bunları söyledim, çünkü bundan yıllar evvel arizona dream'in soundtrackini dinleyince varlığından haberdar olduğum, o filmi gördükten sonra da zamanın benim için kısıtlı koşullarına rağmen diğer filmlerini de izlediğim ve peşi sıra dostlarım arasına kattığım emir kusturica'nın beni nasıl incittiğinin kayıtlara geçmesini istiyorum.

beni inciten şey, taraf tutmaksızın bile sadece bir savaş olduğu için hatırlamaktan nefret ettiğim yugoslavya'nın parçalandığı olaylarda, emir kusturica'nın açık ve seçik bir şekilde hele de etnik temellere bakarak taraf olması(ymış).

kastettiğim, bosnalı bir müslüman ailenin çocuğu olarak doğan saraybosnalı kusturica'nın, "aslında sırp olduklarını, türklerle baş edebilmek için dinlerini değiştirmek zorunda kaldıklarını" ileri sürerek, iki bin beş yılında vaftiz olup ortodoks'luğa geçmiş olması değil.

o savaşta katliamlar yaşanırken ve bosna halkı açıkça soykırıma hedef olurken halkına karşı akıl almaz bir duyarsızlık ortaya koymakla kalmamış, savaşta (ve dolayısıyla katliamda) 'taraf olmuş ve savaş suçlusu olarak yargılanmakta olan radovan karaciç ve savaş suçlusu olarak aranmakta olan general ratko mladiç ile saf tutmuş olması.

savaş sırasında, şu an lahey’de uluslararası savaş suçları mahkemesi'nde yargılanmakta olan dönemin sırp güvenlik örgütü'nün başındaki jovica stanişiç ile sarmaş dolaş fotoğrafları yayımlanmış ve hatta savaş suçlusu slobodan miloşeviç'in 'sinemacısı' sıfatını elde etmiş olması.

"-miş'li geçmiş zaman" kullandım çünkü izlediğim en hüzünlü film olan dolly bell'i hatırlıyor musun ve çok kültürlülüğe güzelleme niteliğindeki babam iş gezisinde (ona büyük bir hayran kitlesi kazandıran çingeneler zamanı, onu tanımamı sağlayan arizona dream, bir çok aydın sözgelimi zizek tarafından 'sırpçı' bulunarak yerden yere vurulsa da güzelliğinden bir şey yitirmeyen undergraund, her anı şenlik black cat white cat'ten bahsetmiyorum bile) filmlerinin yönetmeni kusturica'nın bosna yirminci yüzyılın en son katliamına maruz kalırken faşizan bir duygunun etksiyle hem de katil konumundakilerin tarafında olduğunu bilmiyordum.

bunun sebebi sadece sinemasıyla ilgilenmek, gazetelerin haber sayfalarına güvenmediğim için bu ve benzer haberleri okumamış olmak, o zamanlar şimdi olduğundan daha çok hayat cahili olan yanım olabilir. kurbanı oynayan* sırbistan'ın tuzağına düşüp taraf olursak bunun sebebi olarak bosnalıların müslüman oluşları görünmesinden korkmuş da olabilirim. çünkü, oradaki insanlar sadece bizimle olan tarihi bağlarından ötürü bile muazzam bir alçaklığın hedefi olmuşlardı.

bunları bilmeyen, belki de bilip aklına bile getirmeyen biri olarak uluslararası antalya altın portakal film festivali juri başkanlığına bu sene emir kusturica' nın geleceğini öğrenince çocuklar gibi sevinmiş ve onur duymuştum. ama bal'dan da tatlı herkes kendi evinde'nin yönetmeni güzel adam semih Kaplanoğlu o rüyadan uyanmamı sağladı.

kusturica'nın oluşan kamuoyu baskısı sonrasında ülkeyi terk ederken düzenlediği basın toplantısı ise son söz söyleme meraklısı ergen kız çocuklarını hatırlatsa da benim gördüğüm riyakar bir adamdan başkası değildi.

*

evet, emir kusturica... hala izlediğim en hüzünlü filmin yönetmeni sizsiniz ama artık dostum değilsiniz. tıpkı türkçenin en büyük şairi olduğu halde kullandığı ifadelerle sevdiğim insanlardan bir kaçını ve onların ailelerini inciten ismet özel gibi.




*: kurban yalanı için bakınız: masumiyetin ayartıcılığı (pascal bruckner, ayrıntı yayınları) celladın masumiyeti-sırp propagandasında kurbanlaşmacı kimlik başlıklı altıncı bölüm.

Hiç yorum yok: