4 Kasım 2025 Salı

tarz

bu ara, adını bakmadan yazamadığım macar yazar lászló krasznahorkai'ın direnişin melankolisi'ni okuyorum. nobelden bağımsız listemdeydi. ama lászló krasznahorkai bu yılki nobeli alınca sırasını öne aldım.

bir nehri hatırlatan uzun, upuzun cümlelerle anlatıyor derdini. menderesler geliyor aklıma. usul usul, kıvrıla kıvrıla ovayı aşıp denizine yol alan bir menderes. zaman zaman bu yavaşlık beni metinden koparıyor ama hissi yerinde duruyor. anlatı geri planda akmaya devam ediyor.

bazan aklıma bir şey geliyor, gugıllı gençlere soruyorum. onlardan birinde, anlatı tekniği hakkında konuşuyordu:

"bir stil bulmak benim için hiç zor olmadı çünkü onu hiç aramadım. münzevi bir hayat yaşadım. her zaman arkadaşlarım oldu ama sadece birer birer. ve her arkadaşımla, birbirimizle sadece monologlar halinde konuştuğumuz bir ilişkimiz vardı. bir gün, bir gece ben konuşurdum. ertesi gün veya gece o konuşurdu ama diyalog her seferinde farklıydı çünkü birbirimize çok önemli bir şey söylemek istiyorduk ve eğer çok önemli bir şey söylemek istiyorsanız ve arkadaşınıza bunun çok önemli olduğuna ikna etmek istiyorsanız, noktalama işaretlerine veya noktalara değil, nefeslere ve ritme, ritim, tempo ve melodiye ihtiyacınız vardır. nu bilinçli bir seçim değildir. bu tür bir ritim, melodi ve cümle yapısı daha çok karşımızdaki kişiyi ikna etme isteğinden kaynaklanır."

Hiç yorum yok: