3 Ekim 2025 Cuma

ricardo reis'ın öldüğü yıl üzerine

evet, 'i' değil 'ı' ile. hem doğrusu bu olduğu hem ısrar edilen yazım şeklinin 'reis'ı türkçe bir kelimeymiş gibi anlama hatasına sebep olduğu için.

hayır, iki bin o yazında başladığım yazıyı nihayet bitirmedim. buradaki "üzerine" bizzat kitabın yazarından, josé saramago'dan.

heykelden taşa konuşmasından.

*

manastır güncesi yayınlanıp okurlar tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştır. peşi sıra uzun zamandır kafasında taşıdığı fikre, fernando pessoa'ya yönelir.

/manastır güncesi, bizim baltasar ile blimunda olarak bildiğimiz roman. zira portekizce orijinal adı memorial do convento olan roman ingilizceye baltasar and blimunda adıyla çevirilmiş. ışık ergüden de türkçe çeviriyi bu çeviriden yaptığı için biz bu adla okumuş, bilmişiz.

bu vesileyle bir defa daha, "yayınevlerine kitabın künyesinde çevirinin nereden, hangi dilden yapıldığını belirtme zorunluluğu getirilmeli" diyorum.

aksi takdirde has okurlar, "orijinalinden yapılmıştır" notunu artistlik, notsuzluğu ise 'hile hurda' görmeye devam edecek./

*

bundan sonrası için mikrofonu saramago'ya bırakıyorum:

ricardo reis mahlasıyla yazdıklarını henüz toy bir gençken keşfetmiştim, ama o zamanlar ne bunun bir mahlas olduğundan ne de pessoa'nın varlığından haberdardım.

ricardo reis'ın muhteşem eserlerini okurken beni en çok etkileyen dizelerden biri, "bilge kişi, dünya denen gösteriyle yetinmeyi bilendir," dizesiydi. aslında bir yandan bu yüce şairin çekiciliğine kapılıyor, öte yandansa boşvermişliği ve bezgin yaşam felsefesi karşısında dehşete düşüyordum.

böylece bir yandan hayranlık, diğer yandansa içten içe öfke duyarak yaşamımı sürdürdüm, ta ki bir akşam, berlin'de, gereğinden uzun süren bir yürüyüşün ardından dinlenirken, zihnimi bir yerden alıp başka yerlere götüren miskinliğimin ortasında, ansızın her şeyi bütün açıklığıyla gördüğüm o âna dek "ricardo reis'ın öldüğü yıl" fikriydi aklıma gelen.

pessoa'nın, ricardo reis'ın ölüm tarihini herhangi bir yere yazmış olmadığını düşününce, mahlasın yaratıcısından daha uzun yaşayamayacağını düşününce, hepimizin, annelerimizin içinde geçirdiğimiz için saymadığımız, yaşamımızın dokuz aylık bir bölümü bulunduğunu düşününce, belki de öldükten sonra yaşamımıza dokuz ay daha ekleneceğini düşününce, bütün bu düşüncelerin sonucunda aklıma gelen fikir, "ricardo reis'ın öldüğü yıl" oldu.

/ara ya da okurun notu: monarşi yanlısı olan ricardo reis, cumhuriyet ilan edilince gönüllü olarak brezilya'ya sürgüne gitmiş, kendisinden bir daha haber alınamamıştır. eğer ölümü saramago'nun elinden olmasaydı hâlâ hayattaydı./

bu fikir eski öfkem ve daimi hayranlığımla kaynaşınca ricardo reis'ı öldüğü yılda dünyanın içinde bulunduğu gösteriyle yüzleştirmeye heveslendim. kurduğum mantığa göre bu yıl bin dokuz yüz otuz altıya denk gelmeliydi, yani ispanya iç savaşı'nın başladığı yıla, faşizm denen canavarın etiyopya'yı işgal ettiği yıla, nazizmin yerini sağlamlaştırdığı yıla, portekiz'de faşist gençlik kolları ve milislerin oluşturulduğu yıla.

iyi olan her şeyin un ufak ediliyormuş gibi göründüğü böyle sancılı bir dönemde, milyonlarca insanı mideye indirecek yılan herkesin gözü önünde yumurtadan çıktığı sırada, muhteşem kasidelerin şairi ricardo reis dünyanın karşısına oturmuş, sanki günbatımını izler gibi, yüzünde bilmiş bir ifadeyle, olan biteni izlemekteydi.

işte bir tarihi roman olmaktan ziyade bir büyülenmenin, bir ürpermenin eseri olan ricardo reis'ın öldüğü yıl böyle doğdu.

Hiç yorum yok: