bir ara, "sana bir şey itiraf edeceğim," dedi. bunu sadece o günlerdeki sevgilisine itiraf etmiş ama ne o günlerde ne de sonrasında bir başkasına bahsini açmış.
"ilk tanıştığımız zamanlarda daha çok sen konuşurdun ben de dinlerdim ya. söylediklerinin çoğunu anlamazdım. o an ve sonrasında üzerine düşünür, kendimi zorlar, kafa patlatır, bazılarını anladım zanneder, yine de hepsini anlayamazdım. şiir okuyormuş gibi hissederdim. hani anlamazsın ama derindeki bir anlamın varlığını sezersin. eğer devam edebilirsen ilerideki bir mısra o hissettiğin anlamın doğruluğunu fısıldar sana."
ben de itiraf ettim: "bunu bile isteye tercih etmiş olabilirim. seninle arkadaş olalım istiyordum ve elimde kelimelerden ve entelektüel ilgilerimden başka bir şey yoktu. farkındaysan, "az önce buz dolabından çıktığı için üzeri buğuyla kaplanmış mor üzüm tanesi sesim"in bile yıllar sonra farkına vardın. üstelik bunun için seni gece yarılarında aramam gerekti."
burada güldük elbette. yeterince güldükten sonra devam ettim:
"ama derdim anlaşılmamak değildi. anlaşılmamak ve derin anlamları olan sözlere sahip olduğumu hissettirmek, yüce ve yukarıda olduğum mesajıyla cazibe merkezi olmak hiç değildi. kaldı ki, 'anlaşılma ki seni bir şey sansınlar' tayfasından olmadım hiçbir zaman."
...
"iyi ki de öyle yapmışım. yoksa kapı gibi sağlam, sadece arkadaşını değil 'insan'ı yarı yolda bırakmayan, göğsünde kocaman bir kalp taşıdığı hâlde pek de kısa sayılmayacak hayatında o kalbi o büyüklüğüne rağmen tertemiz tutmayı başaran, sadece geniş ailenin değil bütün mahallenin muhabbetle andığı bir arkadaşım olur muydu?"
2 yorum:
Ne güzel böyle bir arkadaşlığa sahip olmak!
şükür...
ama itiraf etmek isterim; biraz da ne kadar şanslı olduğum konusunda hava atmak için anlatmış olabilirim.
Yorum Gönder