/muhataplarım iyi bilir. çünkü ben metod oyuncusuyum. rol gereği, bir damacana suyu sırtımda on sekizinci kata çıkardıktan sonra kapıyı açan güzel kıza "sahi sizin gözleriniz ne renk?" diye soracaksam bir damacana suyu sırtımda on sekizinci kata çıkarır kapıyı açan güzel kıza "sahi sizin gözleriniz ne renk?" diye sorarım.
ve içimden dua ederim: lütfen claire dunlap yeşili olsun allahım./
kağıt oyunlarını sever misiniz bilmem. ben çok severim. geçmişe dair en çok özlediğim şeylerden biri önünü ardını düşünmeden ders asıp sabahtan akşama, uykuyu boş verip akşamdan sabaha king oynadığımız zamanlardır mesela.
şimdi de oynuyorum elbet. ama o günlerdeki karelerin, oyunun tadı bir başkaydı.
ne diyordum? kağıt oyunlarını severim. ama kağıt oyunlarının sadece kağıt oyunu olmadığını yeni öğrendim. hatta, o şarkıdaki kupa kızı ve sinek valesi tercihinin benim düşündüğüm gibi olmadığını da.
/ben kağıt falı bakarken, -elbette inanmıyorum ve gülmece unsuru olarak-, daima 'maça kızı ve kupa valesi' ikilisinin tercih ederim. falda muhatap olduğum kişi değişir ama 'maça kızı' değişmez. zengin çocukları gibi sarışın olmasam da ben 'kupa valesi'.
tanışalım.../
oysa o şarkı 'zengin kız - fakir oğlan' hikâyesiymiş. ve bu durum açıkça belirtilmiş.
dört valeden sadece 'sinek valesi'nin elinde kılıç var. (evet, hepsinde yok.) ve bu durum onun köylü ya da fakir olduğu için askere alındığına işaret.
dahası kızlar içinde bir tek 'sinek kızı'nın elinde çiçek yok. (evet, sadece onun.) çünkü sevgilisi ya da kocası savaşta olduğu için ona kimse çiçek vermemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder