8 Haziran 2024 Cumartesi

dostluk da bilgi ve beceri ister

dostluğun aşktan da üstün olduğunu defalarca kez söyledim. dostlukta bir çeşit kutsiyet gördüğümü de. "aşk günden güne azalır, adına 'sevgi' dediğimiz bir 'alışkanlık'a dönüşürken, dostluklar zaman geçtikçe sağlamlaşır, insanı yarı yolda bırakmaz," bile dedim.

/bu aşkın kıymetini azaltan, değerini elinden alan bir bakış değil, dostluğa hakkını teslim eder bir bakış. yoksa, aşk orada ve var. bütün ihtişamıyla.../

gün gelir, "bitmez sandığın" dostluklar da biter ama. alacak verecek mevzusu, kız meselesi, taşınma, kıskanç eş/sevgili değildir sebep. anlatırken, "keşke öyle olsa," deriz zaten.

en kötü zamanlarında yanında olmuş, dinlemiş, ağlarken ağlamış, o sarhoş olup unutmaya çalışırken sekizinci kahveyi içmiş, olur da kusarsa diye leğenler hazır etmiş, tutsun diye tavsiyeler vermiş, desteklemişizdir oysa.

o günler geride kalıp da sular durulduğunda ise bir de bakarsınız bir şeyler olmuş, sanki kötücül bir büyücü parmağını şıklatmıştır. en kötü günlerinde yanında durduğunuz kişi artık iyidir ama ne arar ne sorar. muhtemelen yeni arkadaşları vardır, zamanı ise hiç yoktur.

ona yakıştıramazsanız, kendinize bile itiraf edemezsiniz ama içten içe kullanılıp atıldığınızı hissedersiniz.

oysa onun, 'eski dost'unuzun masumiyetini bilseniz böyle düşündüğünüz için utanır, bırakın kızmayı sizi affetmesi için yalvarırdınız.

hatalarına tanık olmuş, çaresizliğini paylaşmış, utancına eşlik etmiş, zayıf yanını görmüş insanla dost kalabilmek zordur çünkü. güçlü bir karakter, mangal gibi bir yürek ister.

o ne zaman size baksa kimliğindeki zaafları, geçmişindeki karanlığı hatırlıyordur çünkü. daha kötüsü de, bütün bunların insani olduğunu bilmiyordur.

bilmediği için de, insan oluşun parçaları olan kırılganlığı, yetersizliği kendine yakıştıramayan 'dost'umuz yeni denizlere yelken açar.

yaşasın yeni denizler, yeni arkadaşlar.

sadece yelkenindeki yırtıklar, gövdesindeki çatlaklar, boyasındaki dökülmeler fark edilene kadar.

2 yorum:

fatoş dedi ki...

dert dinler misiniz? üç yıllık dolu dolu arkadaşlığımdan oldum bu sıralar. şoke oldum. ‘neden?’ diye çok sordum kendime de, ona da… son zamanlarda oldukça hassastı, ucunun bana da dokunacağını göremedim. bilemiyorum ama çok kırıcı oldu bu deneyim benim için. hoşçakal dedi ve gitti. bu kadarmış işte, ‘eyvallah’

verbumnonfacta dedi ki...

elbette dinlerim. deniz feneri yalnızlığı bu. takdir edersiniz ki, kapı önüne çıkıp komşu kadınlarla dedikodu ihtimalim yok. kahvehane deseniz çok uzak.

arkadaşınız dar günlerde kalbi olanlardandır belki. tayini çıkınca, okul bitince, zengin mahallesine taşınınca, yeni çevre, yeni sevgili yapınca maziyi unutmayı seçenlerden...

ya da bir fırtına çıkmış suyun yüzeyinde ne varsa önüne katıp götürmüştür.

ve size blogger tavsiyesi: ne eski sevgiliye ne de eski dosta dönülür.