o sıralar birgün gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapan selami ince bir akşam meltem gürle'yi aramış ve gazetede bir edebiyat köşesi hazırlanmayı önermiş. ikna olsun diye de, istediği her konuda yazabileceğini söylemiş.
yine de ikna olmaz meltem gürle. çünkü, düzenli yazma fikri gözünü korkutmuştur. ama arkadaşının ikna çabası bitmez.
nihayet oğuz atay'ın ölüm yıl dönümü için, bir 'oğuz atay yazısı' ister.
endişe etmesine gerek yoktur meltem gürle'nin, nasıl olsa bir defalık bir şey olacaktır. "hadi artık," der. "oğuz atay ile ilgili bir şeyler yaz. sadece bir kereliğine yazacaksın. senin doktora tezi konun zaten."
zayıf noktasından yakalanan meltem gürle ufak bir yazı yazıp gönderir.
yazısının yayımlandığı gün gazeteyi eline aldığında, bir de bakar ki, yakın arkadaşı selami ince yolladığı metni elden geçirip köşe yazısı formatına sokmuş, tepesine de internetten bulduğu bir fotoğrafını yerleştirmiş. köşenin üzerinde de "not defteri" yazıyormuş.
hain arkadaş, "artık bir köşen var," demiş. "bundan sonra her hafta yazacaksın."
*
o hain arkadaş olmasaymış, galiba kırmızı kazak da olmazmış.
ama bana blog yazıları, hatta onlar olmasa bile ayrıntı dergi, birinci sayıdaki ruh fakirliği üzerine bir deneme yeterdi.
beni bilirsiniz: içinde deneme geçen başlıkları severim. mesela, gün ortasında ellerin üzerine bir yorum denemesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder