28 Mayıs 2021 Cuma

ölebilmek

genel kabulün aksine yaşamda sadece bir tane doğum ve bir tane ölüm yok. "aç parantez" ve "kapa parantez" arasında bir sürü küçük ölüm ve yeniden doğuş, hayat senfonisinin ara verdiği bir sürü sessizlik de var.

bazan "dibe vurmak" var. ki, dibe ayağımızı vurup o destekle yüzeye fırlama şansı verir bize. 

bazan öylece durmak var. kalbinizin böcüü ölmüştür. "napıyosun?" diye soran olursa, "hiç işte, duruyorum," der, geçmesini beklersiniz. 

bazan pencereden dışarı bakmak, masaya bırakılan bir anahtarlığın, kapanan kapının sesinin susmasını beklemek var. 

üniversite dördüncü sınıfta "o kız" tarafından terkedilince, bununla baş edebilmek için haftada üç gün herkesten ve her şeyden kaçarak havuza yüzmeye gitmek var. bölümün en kazık dersini tek vuruşta devirmek, yolculuğa çıkmak, isfahan üzerinden buhara ve taşkent'e gitmek, roman yazmak, taşınmak, eve geri dönmek var.

bazan da kuşlar üzerine yazılmış bir kitapta*, ördeklerin tüy değiştirme dönemlerini okurken, "tıpkı beni anlatmış," demek var. 

hâl beyanı, dakika ve skor ya da her neyse...

*

"yeniden doğmak için insanın kendindeki bazı şeyleri ölüme terk etmeyi bilmesi gerek. kuş, sağlıkla parlayan yeni tüylere karşılık yıpranmış tüylerini dökerken böyle yapar. bu, onun için yaşamsaldır. tüyleri mükemmel durumda değilse uçamaz. bizim için de böyledir. tüy değiştiremememiz, geçmişten kopamamamız, çoğu kez ilerlememize ayak bağı olur. 

kuşlarda tüy değiştirme dönemi kırılgan bir dönemdir. kimi zaman, bir süreliğine uçamazlar, bazı ördekler buna örnektir. o zaman eklips tüy döneminde (plumage d'eclipse) oldukları söylenir. dökülen bazı asli tüylerin yeniden çıkmasını beklerken kuşun kendini biraz paranteze aldığı bu dönemi ifade etmek için ne hoş bir tabir. kuş kırılgan olduğunu bilir, ölçülü hareket eder, hiçbir önemli işe girişmez. sabreder. tekrar bütün gücünü toplamak, tüm güzelliğine yeniden kavuşmak için yenilenmenin gerçekleşmesini bekler.

bazen biz de böyle yapmalıyız.

bizi durmadan, hiç gevşemeden başarı göstermeye iten bir toplumda, hayatımızın kırılgan dönemlerinde "şarj olmak", gücümüzü toplamak için kendimizi "gölgede bırakmayı", gereken zamanı ayırmayı artık bilmiyoruz. bir yas sürecindeyken "hayat devam ediyor" sözünü defalarca duymuşuzdur. bir aşk acısından sonra "biri gider, biri gelir" dendiğini, yoldaşımız olan bir hayvanı kaybetmemizin ardından "sonuçta sadece bir hayvandı" lafını peki? sanki geri çekilmeye, acı çekmeye tam hakkımız yokmuş gibi. ama hayır yas tuttuktan sonra hayat aynı şekilde devam etmez. hayır, yitip giden aşk geri gelmez yaşam başka mutluluklar başka karşılaşmalar getirir elbette ama kaybın derinliğini kabul etmemek de neyin nesi? artık kimse bize vakit tanımıyor, acının iyileşmesi için gereken uzun zamanı -zorunlu tüy değiştirme zamanı- bahşetmiyor."


*: kuşların felsefesi, philippe j. dubois- elise rousseau (domingo yayınevi)

Hiç yorum yok: