25 Mart 2020 Çarşamba

kör olası köprüler

sevgili çevirmenler, editör dostlar...

biliyorum, bu yazı başladığımız yere dönmek gibi biraz. okuduğum son iki çeviride, biri danca diğeri japoncadan çevrilen iki kitapta -üstelik japoncadan olanda iki yerde- rastlayınca kendimi tutamadım.

/evet, ben emekli askerim. deniz feneri bekçiliği uydurma yani. yılın tamamını geçirdiğim ve yöneticisi olduğum yazlık sitenin yapılacak işleri ne zaman azalsa oraya buraya mektup yazıyorum. hatta, fenerbahçe ne zaman yenilse maçtan sonra kulübü arayıp, telefonu açan kişiye, "beyfendi, bunu bize yapmaya ne hakkınız var," diyorum.

bunu yapan talat amcaydı. çok çok erken ayrıldı aramızdan. yüce tanrı şefkatini ve merhametini esirgemesin./

ne diyordum? kendimi tutamadım... başka dillerde olabilir ama türkçede "köprüleri yakmak" diye bir deyim yok.

"köprüleri atmak" var. "gemileri yakmak" var. ama "köprüleri yakmak" yok.

hadi çevirmenler, anlam kaybı yok, diyerek, arkalarına bakmadan yola devam ediyor, en azından editör arkadaşlar bu işe bir el atsınlar.

diyelim ki, orijinal metinde ateşli dumanlı kelime oyunları var. kullanın "gemileri yakmak"ı. yoksa yürüyün "köprüleri atmak" üzerinden.

her bir harf için harcadığınız emeğe saygı duyuyorum ama diğer türlüsünü, gugıl tıransleytte çalışan delikanlılar da yapıyor.

2 yorum:

Denize Bakan Ev dedi ki...

"Köprüleri atmak" ile "yakmak" arasındaki farkı düşünüyorum. "Atmak" denildiğine göre, hasır ya da ip köprü bunlar. Ortaya çıktığı döneme bakarsak belki tahta da denebilir. Bu durumda kolayca yanabilir de :)
Almanca dilbilimde uzun süredir bir tartışma sürdürülüyor. Bir grup "dilin yeni sözcükler ve deyimlerle genişletilmesi"ni savunurken, diğer kesim dilin bu şekilde ancak yozlaşacağını ve kirleneceğini savunuyor. İlk argüman (görüş mü demeliydim) ın savunucuları Goethe'nin yazdıklarını bugün dahi ortalama bir eğitim almış Alman'ın ancak bu şekilde tutucu kalınırsa anlayabileceğini savunurken, ikinci görüşün savunucuları "fakat çağla birlikte günlük konuşma dili değişiyor, yeni ve yabancı dilden türetilmiş ya da birebir alınmış kelimelerin katılımı kaçınılmazve gereklidir" diyor, küreselliğe de dayandırıyorlar tabii.
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz bilmiyorum, ben bunu bazı bloglarda çok hissediyorum. Yeni kelimeler görüyorum, tuhaf gelince "çağdışı kalıyorum galiba" endişesi yaşıyorum, bir yandan da, ama çok da çirkin yahu, "sevgili yapmak" da nedir mesela? ama dile geçmiş..

verbumnonfacta dedi ki...

bu bahiste etimolojiyi yardıma çağıracak kadar bilgili değilim. ama belleğim beni yanıltmıyorsa, köprüleri atmak bir nehrin iki yanını birleştiren köprülerden değil gemileri birbirine bağlayan "ip"lerden geliyor. hani, akıntı, rüzgâr vs. sebebiyle birbirinden ayrılmasınlar diye kurulan köprüler. bir de savaş hâlinde kurulanlar var.

evet, yanabilir. meselâ kalp de yanabilir ama biz 'kırmak'la yetiniyoruz. gerçi ben arada yere atıp üzerinde tepiniyorum.

benim itirazım, bir çevirmenin başka bir dildeki kalıbı alıp özensizce kelimesi kelimesine kitabına koymasına. üstelik yaptığı yanlış, doğrusu başka bir şey.

yeni kelimelere duyulan ihtiyaç ve başka dillerden katılım ayrı bir şey eski kelimeleri modernize etmek ya da tedavülden kaldırmak ayrı. ilki ne kadar gerekli ise ikincisi o kadar abes. 'bilgisayar'a, 'flanör'e itirazım yok ama ben sevgili yapmam. "benim," der, gider alırım.