bir şey bir defa oldu diye ikinci defa olması gerekmez. ama ikinci defa olduysa üçüncü defa da olacaktır.
*
yeni nazan bekiroğlu kitabının haberini twitter'dan aldım. bu, uzun zamandır beklediğim bir haberdi. 'haber' değil 'müjde' demek daha yerinde olur. ne de olsa, "yemek tarifi yazsa okurum ben," dediğim bir yazar söz konusu. üstelik mücellâ'nın üzerinden iki yıl geçti.
"türkçe'de en sevdiğim yazarlar üçlemesi" yapacak olsam, o üçlemenin "paha biçilmez"i kesinlikle nazan bekiroğlu olurdu. sadece seçtiği, kalbime temas eden konular, tıpkı beni anlatmış dediğim cümleleri ve duyarlılıkları sebebiyle değil, kelimeleri ve türkçe'yi kullanma biçimi yüzünden de onu severim. eski ve yeni kelimeleri bir arada ve bu denli güzel kullanan başka bir günümüz yazarı bilmiyorum. akademisyen yanının dilini, kelimelerini, kalbini makineleştirmemiş olması bile tek başına övgü sebebi.
o yüzden çok satıyor diye iskender pala, aynı pozları veriyor, kaynaklardan besleniyorlar diye elif şafak'la aynı kefeye konulmasına her zaman karşı çıktım. sadece kitaplarını değil, yayınlanmış her yazısını okumuş olmalıyım. öncelik sıralaması değişse de bütün kitapları ve yazdıkları kıymetli benim için. bazılarını "daha çok" olsa da her birini sonsuz bir zevkle keyif alarak okudum. içlerinden yalnızca isimle ateş arasında'yı sevmiyorum ve sayın yazar mücellâ'yı roman kahramanına dönüştürdüğü için de kızgınım.
*
sadık bir okuru olarak, ona olan kızgınlığım yeni kitabının mahiyetini öğrenince ikiye çıktı. oysa kitap müjde gibi, tıpkı bulutsuz gökyüzünden usul usul dökülen kar taneleri gibi hiç beklenmedik bir anda çıkıp gelmişti. ama hayat masala hep galip gelir değil mi?
"yerli yersiz cümleler" gibi nazan bekiroğlu lisanına uymayan ama güzel bir isimle gelmişti. isimlendirmedeki bu rahatlık yazar olgunluğu kadar yaşını başını almış bir kadın olmakla da açıklanabilir. yazar, tıpkı mücellâ'nın yaşadıkça anladığı gibi her türden toplumsal baskıyı görmezden gelse, bazı kuralları ihmal etse de insanların umursamayacağı yaşlara geldiğini düşünüyordur.
bana bruegel'in karda avcılar tablosunu hatırlatan kapağını da çok beğendim. sanırım bu hatırlayışta yapraksız ağaçlar ve kompozisyonun önündeki kedi ve köpeğin formu etkili oldu. bu vesileyle tabloyu yeniden seyrettim. hem resim hem kapak daha da hoşuma gitti.
sonra arka kapak yazısı olması muhtemel bir yazıdan kitabın mahiyetini öğrendim. öğrenmez olaydım. en hafif tabirle başımdan kaynar sular döküldü. bana göre her türden övgüyü hak eden nazan bekiroğlu, bu yazıda isminin ikince defa geçmesini kabul edilemez bulduğum ve aralarında ne zaman birileri benzerlik görse itiraz edip düzeltmeye çabaladığım bir yazar gibi yapıp kelimenin tam anlamıyla bir "best of albüm"ü çıkartmış. araya daha önce yayınlanmamış parçalar da koymuş ki, en azından yeni şarkılar için albümünü alanlar olsun.
kabul etmeliyim; twitter çağında yerinde bir hamle. yüz kırk karakteri aşmayan cümleler çoğunluktaysa herkes bu alış verişten memnun kalır. bir de, twitterda mesaj uzunluğunun iki yüz seksen karakter olma ihtimali var ki, o kadar karaktere bırakın cümleler, roman sığar.
*
başa dönersek. bu ikinci oldu sayın yazar. mutfak masasının çalışma masasına dönüştürdüğüm ve bunları yazdığım köşesinde oturmuş üçüncüyü bekliyorum.
*
yeni nazan bekiroğlu kitabının haberini twitter'dan aldım. bu, uzun zamandır beklediğim bir haberdi. 'haber' değil 'müjde' demek daha yerinde olur. ne de olsa, "yemek tarifi yazsa okurum ben," dediğim bir yazar söz konusu. üstelik mücellâ'nın üzerinden iki yıl geçti.
"türkçe'de en sevdiğim yazarlar üçlemesi" yapacak olsam, o üçlemenin "paha biçilmez"i kesinlikle nazan bekiroğlu olurdu. sadece seçtiği, kalbime temas eden konular, tıpkı beni anlatmış dediğim cümleleri ve duyarlılıkları sebebiyle değil, kelimeleri ve türkçe'yi kullanma biçimi yüzünden de onu severim. eski ve yeni kelimeleri bir arada ve bu denli güzel kullanan başka bir günümüz yazarı bilmiyorum. akademisyen yanının dilini, kelimelerini, kalbini makineleştirmemiş olması bile tek başına övgü sebebi.
o yüzden çok satıyor diye iskender pala, aynı pozları veriyor, kaynaklardan besleniyorlar diye elif şafak'la aynı kefeye konulmasına her zaman karşı çıktım. sadece kitaplarını değil, yayınlanmış her yazısını okumuş olmalıyım. öncelik sıralaması değişse de bütün kitapları ve yazdıkları kıymetli benim için. bazılarını "daha çok" olsa da her birini sonsuz bir zevkle keyif alarak okudum. içlerinden yalnızca isimle ateş arasında'yı sevmiyorum ve sayın yazar mücellâ'yı roman kahramanına dönüştürdüğü için de kızgınım.
*
sadık bir okuru olarak, ona olan kızgınlığım yeni kitabının mahiyetini öğrenince ikiye çıktı. oysa kitap müjde gibi, tıpkı bulutsuz gökyüzünden usul usul dökülen kar taneleri gibi hiç beklenmedik bir anda çıkıp gelmişti. ama hayat masala hep galip gelir değil mi?
"yerli yersiz cümleler" gibi nazan bekiroğlu lisanına uymayan ama güzel bir isimle gelmişti. isimlendirmedeki bu rahatlık yazar olgunluğu kadar yaşını başını almış bir kadın olmakla da açıklanabilir. yazar, tıpkı mücellâ'nın yaşadıkça anladığı gibi her türden toplumsal baskıyı görmezden gelse, bazı kuralları ihmal etse de insanların umursamayacağı yaşlara geldiğini düşünüyordur.
bana bruegel'in karda avcılar tablosunu hatırlatan kapağını da çok beğendim. sanırım bu hatırlayışta yapraksız ağaçlar ve kompozisyonun önündeki kedi ve köpeğin formu etkili oldu. bu vesileyle tabloyu yeniden seyrettim. hem resim hem kapak daha da hoşuma gitti.
sonra arka kapak yazısı olması muhtemel bir yazıdan kitabın mahiyetini öğrendim. öğrenmez olaydım. en hafif tabirle başımdan kaynar sular döküldü. bana göre her türden övgüyü hak eden nazan bekiroğlu, bu yazıda isminin ikince defa geçmesini kabul edilemez bulduğum ve aralarında ne zaman birileri benzerlik görse itiraz edip düzeltmeye çabaladığım bir yazar gibi yapıp kelimenin tam anlamıyla bir "best of albüm"ü çıkartmış. araya daha önce yayınlanmamış parçalar da koymuş ki, en azından yeni şarkılar için albümünü alanlar olsun.
kabul etmeliyim; twitter çağında yerinde bir hamle. yüz kırk karakteri aşmayan cümleler çoğunluktaysa herkes bu alış verişten memnun kalır. bir de, twitterda mesaj uzunluğunun iki yüz seksen karakter olma ihtimali var ki, o kadar karaktere bırakın cümleler, roman sığar.
*
başa dönersek. bu ikinci oldu sayın yazar. mutfak masasının çalışma masasına dönüştürdüğüm ve bunları yazdığım köşesinde oturmuş üçüncüyü bekliyorum.
4 yorum:
nazan bekiroğlu hakkında yazılmış pek çok yazı okduysam da henüz hiçbir kitabını okumadım. bu yazınızla da tereddütüm artmadı değil.
"tereddüt" yanlış kelime ve yanlış tavır. muhakkak okuyun derim. mücellâ kötü olduğu için değil hikâye olarak kalmadığı için kızgınım. bakmayın siz benim nefretime isimle ateş arasında'nın seveni çoktur. sezen aksu şarkısı gibi bir isimle çıkan son kitabın da vardır bir hikmeti.
Ne zamandır yazılarını okumamıştım, bu yazıya gelince N. Bekiroğlu'nun yeni kitabından bahsedince ben de çok heyecanlandım. Tüm kitaplarını okudum, yalnızca Şair Nigar Hanım'ı bulamıyorum. Şimdi bahsettiğin kitaba baktım, fiyatı da yüksek. Anladığım kadarıyla
bir tür tüm kitaplardan sevilen paragraflar derlemesi olmuş. Eğer öyleyse almayı ben de tercih etmem. Sevdiğim yazarlarda ilk
üç diye sıralama yapamam çünkü aynı anda sevdiğim benzer düzeyde dolu yazar var. Ama senin sıralaman da ki diğer iki yazarı merak ettim.
bana sorarsanızi blog yazılarımı okumamakla bir şey kaybetmiş sayılmazsınız.
"yerli yersiz cümleler" fikrini ticari bulduğum için beni rahatsız etti. yoksa benim kitaplarımda o toplama girmiş cümlelerin neredeyse tamamının altının çizili olduğuna eminim.
şair nigar hanım müthiştir. yeni kitap yerine onun peşine düşerdim yerinizde olsam.
aslına bakarsanız iki değil üç yazar var. çünkü nazan bekiroğlu "paha biçilemez" olan. yani sıralama dışı. yani istisnasız güzel. diğer üçünün sıralaması ise: ahmet hamdi tanpınar, orhan pamuk, oğuz atay... ama farklı listelerim de var benim. mesela, "anadilim iyi ki türkçe dediğim ve çeviride yok olacak güzelliklerine şahit olabildiğim yazarlar"...
Yorum Gönder