27 Aralık 2016 Salı

hem ekmek hem su

küçük prens'te ihmal edilmiş bir bölüm vardır: yirmi üçüncü bölüm...

ihmal edilmiş demek belki yanlış. ama hak ettiği kadar değer verildiği de söylenemez.

o bölümde, zamanın boş yere harcamasını önlemek için susuzluk giderici haplar sattığını söyleyen bir satıcı ile karşılaşan küçük prens bir süre onunla sohbet eder.

uzmanların yaptığı hesaplara göre bu hapları kullanan kişiler haftada elli üç dakika kazanıyordur. "bu elli üç dakikada ne yapacağız?" diye soran küçük prens, "canın ne isterse," cevabını alacak ve karşılığında "keyfimce harcayacak elli üç dakikam olsaydı ağır ağır bir çeşmeye yürürdüm," diyecektir.

*

elli üç dakika değil, on dakikam olsaydı fırına giderdim. ekmek alır, ucundan koparttığım parçayı yiyerek yavaş adımlarla kar altında eve doğru yürürdüm.

geçenlerde fazladan bir on dakikam vardı.

6 yorum:

cecil dedi ki...

Zamanla ilgili bir şansım olsaydı ...
çok net bir şey dilerdim ;
" zaman geriye aksa ...

verbumnonfacta dedi ki...

şimdiki bilinç hâlinizle mi geçmişte olmak isterdiniz? yoksa o geçmişten hangi bilinçle geçmişseniz o hâlinizle mi?

cecil dedi ki...

İnsan değişir, gelişir , alışır , unutur , büyür vesaire vesaire ... bende elbette nasibimi alıyorum hayattan bu anlamda .. Hiç bir bilincimi hesaba katmadan bitmek bilmeyen özlemimden sebep ;
Babamı görmek istediğim için bunu dilerdim.
Küçülürsem onu görebilirim ..
Hepsi bu ..

verbumnonfacta dedi ki...

cennet işte bu yüzden var; babalar ve kızları buluşsun diye.

Fatma Başar dedi ki...

Fazladan 10 dakikam olsaydı sanırım yine kitap okurdum. Artık insanlara vakit ayırmayı bıraktım.

verbumnonfacta dedi ki...

bu bir tercih. her tercih gibi saygı duyulası. ama deyişinizdeki eda milan kundera'nın bir arkadaşını hatırlattı bana: kundera'nın tavsiyesi üzerine gombrowicz okuyan ama beğenmeyen, kundera'nın yanlış kitapla başlamışsınız demesi üzerine, "dostum, önümdeki hayat kısalıyor. yazarınıza ayırdığım zaman tükendi," diyen.