13 Ağustos 2014 Çarşamba

babamın göz yaşları

ben kolay ağlayanlardanım. kabul ediyorum. ama babam öyle değildir. ne gördüm ne duydum. şükürler olsun.

ama...

kış grisi istanbul günleri. babamla son istanbul kışımız olduğunu henüz bilmiyorum. hatta 'son istanbul'umuz olduğunu...

eski bir anıyı ziyaret eder gibi bazı bildiği mekanları dolaşıyoruz; şu sokağın başında, bu binanın yerinde, burada, o zaman senden bile gençtim vs. ile başlayan bir sürü hikâye. bunu anılarını bana emanet etmek için mi yapıyor yoksa annemden konuşmamak için mi bilmiyorum. sadece, o anlatıyor ben dinliyorum. "macera olmuş" bir hayat. evet, ilk "a"sı normalden kısa söylenen bir "macera"...

ilk defa o zaman öğrendim küçük balıkçı motorlarının haliç'in iki yakası arasında yolcu taşıdığını. babam hiç yapmadığı bir şey yapmış, eyüp'te cuma namazı kılalım demişti. ardından sohbet ederek piyer loti kahvehanelerinden birine çıkmıştık. hava soğuktu ama manzaraya karşı çay içmeye engel olacak kadar değil. çay içtik, sohbet ettik.

konuşmanın nereden oraya geldiğini bilmiyorum ama babam bir defa daha, "ancak baba olunca anlarsın," dedi.

"iki yaşında vardın ya da yoktun. bizimle, annenle aramızda yatardın. ve masalla uyumaya yeni başlamıştın. annenle uyumak için odaya çekilir, bir süre sonra da beni isterdin. bir yandan "baba," der, bir yandan elini yatağın boş yerine vururdun. "baba, sen de buraya uzan." sonra annen aydede ile maceralarınızı anlatmaya başlardı. "aydede" öğrendiğin dördüncü kelimeydi. baba, dede, annane...

o akşamların birinde, bir gün daha bitti, diye düşündüm. sonra seninle yaşayabileceğim günlerin bir gün daha eksildiğini. bunun içimi nasıl acıttığını bilemezsin.

o akşam orada, uzandığım yerde, bir yandan annenin anlattığı masalı bir yandan senin soluğunu dinlerken, sessizce ağladım. çok ağladım."

başımı diğer tarafa çevirdim. kurşun rengi bulutlardan sıyrılıp suya düşen güneş ışıklarının haliç'i metal grisine boyadığı yerlere baktım bir süre. içimden ona kadar saydım.

sekiz... dokuz... on.

2 yorum:

Zelda Capulet dedi ki...

peki gerçekten baba olunca mı anlayacaksınız veya anladınız?

verbumnonfacta dedi ki...

herhangi bir tecrübenin geçmiş tecrübelerden bağımsız olduğunu düşünmesem de her tecrübenin biricik ve tek olduğu muhakkak.

bu yüzden babamı değil "baba olmak"ı anlayacağımı sanıyorum. çünkü babasına bütün samimiyetiyle "senin yarın kadar olsam bana yeter," diyen bir adam olarak o yarıya dahi ulaşamadığımı sanıyorum.

o gün geldiğinde oğlum ya da kızım babama hissetiklerimin yarısını dahi bana hissetse kafi benim için. bir de oğlum tuttuğum takımı tutsun, kızım bana aşık olsun isterim.