27 Aralık 2010 Pazartesi

iltifat

orhan pamuk, manzardan parçalar'da annesinin benim adım kırmızı'yı nasıl yazmış olduğuna şaşırdığını anlatırken "öteki romanlarımda, anneme göre şaşılacak bir şey yoktur, onları benim hangi hayat malzemesiyle yazdığımı bilir, anlar. benim adım kırmızı'da ise, anneme göre, onun tanıdığı her şeyini bildiği oğlunun nasıl yazdığını bir türlü anlayamadığı bir yan vardır... bir yazarın da bence hayatta karşılaşabileceği en büyük iltifat budur: annesinden, kitaplarının daha akıllı ve parlak olduğunu işitmek," der.

 * 

bu itiraf bana karamazov kardeşler olmasaydı tarihin en iyi romanı ödülünü hiç düşünmeden vereceğim sefiller'in büyük yazarını hatırlattı; victor hugo'nun kendisine o minvalde sorulan bir soruya verdiği cevabı.

"karlı bir kış gecesiydi. eş dostla yiyip içmiştik. mesafe kısa diye, evime yaya olarak dönüyordum. fena halde sıkışmıştım. hızlı adımlarla, malikanemin bahçe kapısına vardım. kapı kilitliydi. var gücümle uşağıma seslendim. defalarca haykırmama karşın beni duyduğu yoktu. sidik torbam atlas okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı. altıma kaçırmak üzereydim. yaşlılık işte. çaresiz, bahçe duvarına yanaştım, etrafa bakındım, görünürde kimse yoktu, pantolonumu indirdim ve işemeye başladım. tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. hiç kıpırdamadan, sessizce işiyordum. arabacı nefret dolu bir sesle, "seni haddini bilmez, buruşuk orospu çocuğu! o işediğin, sefiller'in yazarı victor hugo’nun duvarıdır!" dedi. işte, hayatımda duyduğum en iltifat dolu söz buydu."

Hiç yorum yok: