2 Haziran 2024 Pazar

kediler, tabaklar, iki yüz liralar, jet lag olmuş dut fidanları

tekmili birden burada. birazdan değil, hemen.

kediler

schrödinger'in ünlü kedisini bilmeyen yoktur. bir kutunun içinde ikamet eden, ölü mü yoksa canlı mı bilinemediği için aynı anda hem ölü hem canlı olan ünlü kedi.

gözlemleme, yani görme şansımız olmadığı için gerçeği bilemez, başka bir deyişle her iki cevabı da doğru kabul ederiz.

tabaklar

sosyal medyada gördüğüm en güzel şakalardan biri olan schrödinger'in tabakları bu durumu çok güzel açıklar.

şimdi bu tabaklar sağlam mıdır? görünüşte evet. peki bunları satın alır mısınız? bence, hayır. çünkü alıp evinize götürmeye kalktığınızda kırılacak hepsi.

edebiyat yaparak söylersek, kırılmanın tohumunu içlerinde taşırlar. ya da "zaten kırık"lar.

başka bir deyişle onlardan tanımlarına uyarak 'tabak olmaklık'ı beklediğimiz anda yok olup gidecekler.

iki yüz liralar

kızılay kalabalığını düşünün. ya da bambaşka bir kalabalık. yerde bir iki yüz lira var.

/tamam, bugün olsa dönüp bakmaz, eğilip almazsınız. o yüzden on beş yıl önceki kızılay kalabalığını hayal edin./

şaka ya da reklam olsun diye basılıp yere fırlatılan o iki yüz lirasiz eğilip alana kadar hem gerçek hem de sahtedir.

asla bilemezsiniz. eğilip aldığınızda tabaklar paramparça olur.

/"kedi ölür" diyecektim ama ortalık karışık. umarım iki yüz lirayı yerlere atmakla da bir şeylere muhalefet etmemişimdir./

jet lag olmuş dut fidanları

bu yazı burada bitecekti ama bu sabah bir şey oldu.

akademinin atletizm pistine yakın olmasından da cesaret bularak jet lag olmuş dut fidanını görmeye gittim.

cesaret; çünkü hâlâ sokaklarda, yani sert zeminde koşmuyorum. gittim; çünkü mevsimi geldi.

arsa ya da meyve bahçesi yerli yerindeydi. yabani ot ve dikenler dizi aşsa da meyve fidanlarına özen gösterildiği belliydi. etraflarındaki boşluğa bakılırsa dipleri kazılmış, gövdelerine kireç sürülmüş falan.

dut fidanı hariç. boyunu aşan yabani ot ve dikenlerin arasında kaybolmuştu. jet lag vak'asından sonra arsa sahibi ondan vazgeçti sandım ama sebep bambaşka galiba. bahçenin tam köşesinde ve yol kenarında olmakla zaten korunaksız fidanın dallarını birileri kırmış, bahçe sahibi de bu iflah olmaz artık diyerek umudu kesmişti.

dut fidanına doğru umutla koşarken, "var ama belki de yok" diye düşünmüştüm. kafamda kediler, tabaklar, iki yüz liralar.

/defalarca söyledim: koşarken yüksek insanlık idealleri üzerine ya da bugün kaç vejetaryen kurtardım ya da yükselen yıldızı meteor olup insanı çarpar mı, çarparsa doğum saati ile aralarında bir bağlantı var mıdır gibi anlatınca prim yapabileceğim şeyler düşünmüyorum. hatta geçenlerde içinde berlin geçen bir fıkra bile düşündüm. hayır, anlatamam. mahrem./

gözlemleme şansını bulunca da tabaklar paramparça, iki yüz liralıklar sahte.

zeyl

hüzünle atletizm pistine geri döndüm. sanki sabahın körüydü ve yağmur yağıyordu.

/evet, chungking express (1994) şiirine gönderme yaptım. evet, çok sevdiğim şeylere 'şiir gibi' demeyi severim. evet, bir zamanlar şiir gibi bir kız sevmiştim. gerçi bir kaç tane de olabilir. hayır, vardılar. şimdi yoklar./

atletizm pistinde bir tane genç kız vardı. 'teen'lerden. temposuna, fiziğine, kılık kıyafetine bakılırsa antrenman için oradaydı.

bir an yıllar önce beraber koştuğumuz adsız küçük kızı düşündüm. bu kızın o olduğunu, büyüdüğünü falan. ama beni unutmuştu.

ben de unuttum güzelim. seni değilse de başkalarını unuttum. iyi unuttum. daha iyi unuttum.

2 yorum:

  1. sevgili vnf,
    öncelikle çok keyifli bir yazı :)) evvelen teşekkürlerimi sunarım bol tebessümlere kaynak olduğu için.
    kedileri severiz akıbeti meçhul olan o kutudaki kedi dahil, özellikle siyah kedileri bütün batıl inançların canı cehenneme diyerek( en sevdiğim sayı diyebilirim 13 için üstelik asal:)
    tabakların fotoğrafı ise pek çok kadın için sanırım ilginç mutfak anısı canlandıracaktır gözünde ve galiba tabak olarak kalma ihtimalleri kintsugi olarak yaşama ihtimalleri kadar.
    ben yine de umudun elini tutup kedi yaşıyor, tabaklar kırılmadı ve iki yüz lira gerçek ( alım gücünden bahsetmiyorum:) ve o dut fidanı bütün terk edilmişliğine rağmen tutunup toparlanıyor hatta bir daha ki ziyaretin için meyvelerin hayalini dallarının kılcallarında kurmakta.
    " chungking express " filmini bir iki gün önce izledim ve içimde hala california dreamin çalmakta..ve evet şiirdi tıpkı "der himmel uber berlin" gibi.
    var/yok sınırında gezinmeyi seviyorum uçurum kenarında dolaşmak gibi..ama bu oyunu herkes oynamıyor sevmiyor..olsun oynamasınlar..ben oynarım, daha iyi oynarım :)

    çokca selam ve sevgiyle.

    YanıtlaSil
  2. selam ve sevgiyle başlayalım söze. ayna olsun. ya da yankı.

    beckett'tan oğuz atay'a geçelim: tehlikeli oyunlar bunlar. şaka yapıyorum elbette. tadını çıkartın oyunlarınızın.

    "schrödinger'in sınırı" da varmış: hem var hem yok.

    der himmel uber berlin başka bir şiir. bambaşka.

    iyimserlik güçlü bir silah. hatta dua. buradan devam edelim.

    son söz olarak: hepimiz kintsugiyiz.

    YanıtlaSil