13 Ekim 2022 Perşembe

çocukluktan arda kalan

bir arkadaşım var. söz ne zaman mutsuzluklarına, hatalarına ya da başarısızlıklarına gelse çocukluğuna gider ve oradan elinde bir bahaneyle geri döner. annesinin mükemmeliyetçiliği, babasının ilgisizliği, komşunun kızı, kuzeninin kırmızı pabuçları vs.

üstelik arkadaşım bu konuda yalnız değil. bu konuda genel temayül ya da eğilim, -iki ifadeyi de trendy bulmayanlar için trend diyelim- bir süredir bu yönde. geniş ailede sevgiyle büyümenin, çocuğuna cesaret veren ebeveynlerin, büyük ya da küçük çocuk olmanın, kocaman kitaplığı olan bir ablanın bireyler üzerindeki etkisini inkar etmiyorum elbette.

yine de, bütün suçu çocukluğa atmanın ve her şeyi çocukluk dönemi ile açıklamanın bir tür kolaycılık olduğunu düşünüyorum. hem de bir tür savunma. böylece bütün suçu çocukluk dönemine, dolayısıyla da hayatının ipleri kendi elinde olmadığı için başkalarına atabilir çünkü.

böylece kendisinin kusursuz ve suçsuz olduğunu iddia edebilir. artık kendi yanlışlarının sonuçlarını üstlenmesi de gerekmez. ne de olsa herkes suçlu bir tek kendisi masumdur.

tıpkı yıldızların birbirine göre durumu, doğum saati, yükselen burçlara inanmakla hayatlarına dair sorumluluk almaktan, körü körüne bir ideolojinin peşine düşüp düşünmeye mesai harcamaktan kaçanlar ya da başına gelen her şey yüzünden kaderi sorumlu tutanlar gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder