adının çağrışımları bile yetti buna: kağıt gemiler, kağıt kaplanlar, kağıttan gemilerin kaptan-ı derya paşası, uzak bir martının gölgesinde kağıt gemiler yüzdüren yol yorgunu bir adam... ve bütün bunların toplamı.
geriye dönüp bakıyorum da, 'bülent ortaçgil okulundan mezun birsen tezer'i keşfedeli yıllar olmuş. daha doğrusu yörüngesine gireli.
öyle ki, bir kitap yazacak olsam soundtrackinde kendine yer bulur. sanırım, değirmenler...
cihan albümü o kadar özeldi ki -ya da öyle bir zamana denk gelmişti ki-, hem dinleyip durdum hem de peşi sıra ne geldiyse yetersiz buldum. cihan-iki de, birsen tezer'in 'çok sakallı' adamlarla yaptığı düetler de, baş döndüren icrasıyla yeniden yorumladıkları da yetmedi.
ama düne kadar. dün, bütün gün dinledim. ve bugün, bütün bir sabah. havalar biraz serinlemiş, ağustos sonbaharı hatırlatan denemeler yaparken.
beni birsen tezer konusunda en çok anlayacağını düşündüğüm be.'ye haber ettim sonra. muhtemelen bir süre beraber dinledik paralel bir evrende.
ve be.'ye katılıyor, şarkının, "bildiğin hiçbir koku kalmıyor yarınlara" dediği yere katılmıyorum. ama gerisi güllük gülistanlık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder