evet, bir kelime. ya da kavram.
bulamadığım için de anlatmak zorundayım.
ya da bilemediğim.
*
burada iki caddeyi birleştiren bir yol var. kuzeyden güneye iniyor. ya da güneyden kuzeye. yaklaşık üç yüz metre uzunluğunda. beton değil ama kaldırım yapılırken kullanılan gri taşlarla döşeli. her iki girişine de üçer tane kalın demir çubuk dikilmiş. motorlu araçlar girmesin ama annelerinin elinden tutan küçük kızlar yürüyüşe çıkabilsin, bisikletliler için kestirme bir yol olsun, fazla enerjilerini yalan yanlış yerlere kanalize etmektense koşmayı tercih edenler kendilerini bir an önce koşu yoluna atsın diye.
yılın tam bu günlerinde, yani kuzeyden güneye inerken sağ tarafta kalan yabani fındık ağaçları bütün yapraklarından soyunmuş ve ipince kavaklar gibi gökyüzüne uzanırken o yoldan geçmek burada rastlayabileceğiniz en güzel şey belki de.
gökyüzünde kış güneşi, vakit öğleden sonra ikindiden önce olmalı. kuzeyden güneye gidiyor olmalısınız. doğru, güneş yatmış ve yabani fındık ağaçları güneşle aranıza girmiş olmalı. koşmak belki ama yürümek olmaz. biraz hız gerek. en iyisi bisiklet.
o yolda, alnınızda ve saçlarınızda rüzgar, gözleriniz kapalı kuzeyden güneye akarken, ipince kavaklar gibi gökyüzüne uzanan yabani fındık ağaçlarının gövdesinden bir kurtulup bir yakalanan kış güneşinin piyano tuşları gibi yüzünüzde gezinen ışığı...
işte, bu. eğer bir adı varsa o kelimeyi arıyorum ben. ya da kavramı.
*
elbette bunu kurgulayıp, satranç gibi hesap ederek tam o vakitlerde, yolunuzu oraya yönünüzü güneye düşürmekle olacak bir şey değil bu.
kendiliğinden, yolunuz tam da öyle bir havada, o vakitte oradan geçiyor olmalı.
tam da bisiklet kuzeyden güneye akarken.
bulamadığım için de anlatmak zorundayım.
ya da bilemediğim.
*
burada iki caddeyi birleştiren bir yol var. kuzeyden güneye iniyor. ya da güneyden kuzeye. yaklaşık üç yüz metre uzunluğunda. beton değil ama kaldırım yapılırken kullanılan gri taşlarla döşeli. her iki girişine de üçer tane kalın demir çubuk dikilmiş. motorlu araçlar girmesin ama annelerinin elinden tutan küçük kızlar yürüyüşe çıkabilsin, bisikletliler için kestirme bir yol olsun, fazla enerjilerini yalan yanlış yerlere kanalize etmektense koşmayı tercih edenler kendilerini bir an önce koşu yoluna atsın diye.
yılın tam bu günlerinde, yani kuzeyden güneye inerken sağ tarafta kalan yabani fındık ağaçları bütün yapraklarından soyunmuş ve ipince kavaklar gibi gökyüzüne uzanırken o yoldan geçmek burada rastlayabileceğiniz en güzel şey belki de.
gökyüzünde kış güneşi, vakit öğleden sonra ikindiden önce olmalı. kuzeyden güneye gidiyor olmalısınız. doğru, güneş yatmış ve yabani fındık ağaçları güneşle aranıza girmiş olmalı. koşmak belki ama yürümek olmaz. biraz hız gerek. en iyisi bisiklet.
o yolda, alnınızda ve saçlarınızda rüzgar, gözleriniz kapalı kuzeyden güneye akarken, ipince kavaklar gibi gökyüzüne uzanan yabani fındık ağaçlarının gövdesinden bir kurtulup bir yakalanan kış güneşinin piyano tuşları gibi yüzünüzde gezinen ışığı...
işte, bu. eğer bir adı varsa o kelimeyi arıyorum ben. ya da kavramı.
*
elbette bunu kurgulayıp, satranç gibi hesap ederek tam o vakitlerde, yolunuzu oraya yönünüzü güneye düşürmekle olacak bir şey değil bu.
kendiliğinden, yolunuz tam da öyle bir havada, o vakitte oradan geçiyor olmalı.
tam da bisiklet kuzeyden güneye akarken.
Aradığınız kelime bulundu: ‘Andante’
YanıtlaSilŞiiri de varmış hatta, du yazayım:
birgün başımızda sevda rüzgarları eserse
deli deli yıldırımlar düşerse yüreğimize
hızlanır kan dolaşımı
babil‘in asma bahçeleri değildir artık
dünyanın bilmem kaçıncı harikası
karanlığın bahçesinde açan gülümüzdür.
hüzün dolarsa içine bir gece yarısı
çevir gözlerini güneşin doğacağı yere
çek bir soluk rüzgarından sevdamızın,
“kapı”yı, “duvar”ı
“kara kara gelen ölüm”ü düşünme
çevir gözlerini güneşin doğacağı yere.
Ve hatta Asaf şiiri de var imiş (ekşisöz. sağolsun)
ona da siz bakarsınız artık. ya da boş verin...
her Asaf şiiri gibi şakkadak vuruyor işte beynimize..
bir de bu var: https://m.youtube.com/watch?v=ReQbimXo-4w
kabul, "benzer işler"... ama benim aradığım bir kelime. ya da kavram. tıpkı lale-i rûmilerden bir tekini bile görse iyileşeceğini hisseden genç kalfa gibi.
YanıtlaSilbelki de aradığınız bir isim, birinin ismi. belki de çoktan ölmüş biri. artık aramızda değil. belki de tedirginliğinizin sebebi bu. ya da bulamayışınızın. belki tarih hiç yazmadı ismini. yaşar gibi idi ama yaşamadı hiç aslında, olamaz mı? belki de en korkuncu (tamamlanamayan cümle)
Silbu yazıda isim aramıyorum. kişi de... eksik cümlenizi kafama göre tamamladım.
SilHuzur~
YanıtlaSilhuzur eksik. başka bir şey aradığım.
YanıtlaSililtifat etmişsiniz.
YanıtlaSilÇünkü bilmiyorsun-
YanıtlaSilNe aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.
ama noksanlığı insanın yüzüne bu şekilde vurulmamalı.
YanıtlaSilZamanında “kuşların denize çok yakın ve paralel uçmasının tek bir kelime ile ifadesi olmalı” diyen biriyle alay etmişsinizdir de şimdi böyle bir derde düşmüşsünüzdür belki? :) Kolaylıklar diliyorum.
YanıtlaSilbeter olayım ben :)
YanıtlaSilKrep?
YanıtlaSilelmalı kurabiye.
YanıtlaSilbunu anlatan bir kelime veya kavram var mıdır bilmiyorum ama benim aklıma gelen bir melodi var; mari samuelsen'den the timelapse...
YanıtlaSilbu burada dursun: https://youtu.be/D3PDoxrsE48
YanıtlaSilevet, gözlerimi kapatıp kendimi şarkıya bırakınca rüzgarı da, soğuğu da, yüzümde deniz fenerinin şavķı gibi yanıp sönen kış güneşini de hissettim. kelime ya da kavram hâlâ meçhul. ama müziği bu.
üstelik, bu şarkı/ melodi/ müzik son zamanlarda dinlediğim en iyi şey olabilir.
ya da haksızlık etmek korkusuyla, beni en çok kuşatan melodi olabilir, diyeyim.