bugün önce krzysztof kieslowski'yi, ardından şaheserlerinden biri olan three colors: blue (1993) filmini andım.
yaşadığı büyük acıyla baş etmeye çalışan julie'nin rahat rahat ağlayabilmek, gözyaşlarını insanlardan, hatta kendinden saklayabilmek için havuzda yüzerek geçirdiği zamanları düşündüm.
göz yaşlarından bir köprüyle bir başka filme, "yüzmek"ten "koşmak"a geçtim. bir filmden başka bir filme.
julie'den vücudu su kaybetsin, böylece gözyaşı için vücutta su kalmasın diye sürekli koşan polis memuru numara: iki yüz yirmi üç'e.
keşke karşılaşsalar dedim.
keşke aşk olsa.
yaşadığı büyük acıyla baş etmeye çalışan julie'nin rahat rahat ağlayabilmek, gözyaşlarını insanlardan, hatta kendinden saklayabilmek için havuzda yüzerek geçirdiği zamanları düşündüm.
göz yaşlarından bir köprüyle bir başka filme, "yüzmek"ten "koşmak"a geçtim. bir filmden başka bir filme.
julie'den vücudu su kaybetsin, böylece gözyaşı için vücutta su kalmasın diye sürekli koşan polis memuru numara: iki yüz yirmi üç'e.
keşke karşılaşsalar dedim.
keşke aşk olsa.
üzülüyorum balıklara ağladıkları belli olmuyor diye belki de sevinmem lazım gizlemeye ihtiyaç duymadıkları için.
YanıtlaSilağlamanın, ağlayabilmenin, gözyaşlarının güzel olduğuna inanıyorum ve kişiyi güzelleştirdiğine.
YanıtlaSilama birinin yanında ağlayabilmek zor. bunu başarabilmek büyük bir şey.