beni tanıyanlar pilava ne kadar düşkün olduğumu bilir. öyle ki, beni bıraksanız kahvaltıyı bile pilavla yapabilirim. elbette, pirinç pilavı. ve arpa şehriyeli.
aramızda, "bir tabak pilav yemek bir tabak toz şeker yemek gibidir," diyecek beslenme ve diyetetik bölümü mezunları varsa eğer, onlar şuradan devam etsinler lütfen.
ama bu düşkünlüğe ve yılları bulan mutfak tecrübeme rağmen doğru dürüst pilav pişirebildiğim söylenemez. üstelik iyi pilav yapabilmek için aklıma gelen her yöntemi -bir tanesi dışında-** denedim.
uzun süre aynı markadan, aynı cins pirinç kullanmak, yağ kombinasyonları, tavsiye edilen bardak ölçüsüne riayet, kısık ateş, pirinci iyice kavurmak, nişastası dağılmasın diye karıştırmamak, dağılsın diye karıştırmak, türlü tencereler...
bir kaç mutlu an, devamı gelmeyen bir iki başarı. hepsi bu. sonuç olarak pilavı çok seviyorum ve iyi pilav yapamıyorum.
pilav bahsinin, osmanlı'da saraya alınacak aşçılara sınav olarak istedikleri bir yemek ve sade pilav yaptırılması örneğindeki gibi zor bir mesele olduğunu biliyorum. yoksa diğer yemeklerde başarısız sayılmam. öyle olmasa ne bu bahsi açardım ne de bu yazı olurdu. başımı eğer, kaldırmadan yürürdüm.
geçen gün refik halit karay'ın pilav ilgisine dair bi kaç tivite rastladım. ve "en zoru sade pilavdır," dediğini okudum. "hüner garnitürsüz, rahiyasız pirinçin lezzetini çıkarabilmektedir," dermiş. altındaki yorumlardan biri ise, hayatıma dair bir aydınlanma yaşamama neden oldu.
"pirincin cinsi ve o pirinci tanımak da önemlidir. iyi pilav iyi ilişki gibidir; tanıyıp uygun davranmak gerekir."
pilav üzerine söylenmiş bir cümle ile önce geçmişe gidip peşi sıra yavaş adımlarla bugüne geldim: bir kişiyi tanımak gerçekten mümkün olabilir mi? tanıdığımı düşündüğüm zamanlarda rotayı değiştirdim mi yoksa bildiğimi okumaya devam mı ettim? kendim olmak ısrarı uygun davranmak değildi elbette. her ilişki "biricik"tir diyerek, geçmiş tecrübeleri unutmak hataların en büyüğü olabilir bu durumda. canı cehenneme "aşkta tabula rasa felsefesi"nin.*** ne sebeple iyi pilav yapamıyorsam aynı sebeple şimdiki ben olmuş olabilir miyim? iyi pilav yapıyor olsaydım bambaşka bir hayatım mı olacaktı? ya da tam tersi?
sorular, sorular, sorular... sonuç olarak pilavı çok seviyorum ve iyi pilav yapamıyorum.
*: raymond carver'ın what we talk about when we talk about love adlı öykü başlığından ilhamla.
**: o yöntem tereyağını abartmak. bu şekilde başarılı olmuş birine, "o kadar tereyağını bana koysan ben de güzel olurum" denildiğini şahit olduğumdan bu yana pilavı yağsız yapıyor bile olabilirim.
***: yok öyle bir felsefe. ben yazarken uydurdum.
aramızda, "bir tabak pilav yemek bir tabak toz şeker yemek gibidir," diyecek beslenme ve diyetetik bölümü mezunları varsa eğer, onlar şuradan devam etsinler lütfen.
ama bu düşkünlüğe ve yılları bulan mutfak tecrübeme rağmen doğru dürüst pilav pişirebildiğim söylenemez. üstelik iyi pilav yapabilmek için aklıma gelen her yöntemi -bir tanesi dışında-** denedim.
uzun süre aynı markadan, aynı cins pirinç kullanmak, yağ kombinasyonları, tavsiye edilen bardak ölçüsüne riayet, kısık ateş, pirinci iyice kavurmak, nişastası dağılmasın diye karıştırmamak, dağılsın diye karıştırmak, türlü tencereler...
bir kaç mutlu an, devamı gelmeyen bir iki başarı. hepsi bu. sonuç olarak pilavı çok seviyorum ve iyi pilav yapamıyorum.
pilav bahsinin, osmanlı'da saraya alınacak aşçılara sınav olarak istedikleri bir yemek ve sade pilav yaptırılması örneğindeki gibi zor bir mesele olduğunu biliyorum. yoksa diğer yemeklerde başarısız sayılmam. öyle olmasa ne bu bahsi açardım ne de bu yazı olurdu. başımı eğer, kaldırmadan yürürdüm.
geçen gün refik halit karay'ın pilav ilgisine dair bi kaç tivite rastladım. ve "en zoru sade pilavdır," dediğini okudum. "hüner garnitürsüz, rahiyasız pirinçin lezzetini çıkarabilmektedir," dermiş. altındaki yorumlardan biri ise, hayatıma dair bir aydınlanma yaşamama neden oldu.
"pirincin cinsi ve o pirinci tanımak da önemlidir. iyi pilav iyi ilişki gibidir; tanıyıp uygun davranmak gerekir."
pilav üzerine söylenmiş bir cümle ile önce geçmişe gidip peşi sıra yavaş adımlarla bugüne geldim: bir kişiyi tanımak gerçekten mümkün olabilir mi? tanıdığımı düşündüğüm zamanlarda rotayı değiştirdim mi yoksa bildiğimi okumaya devam mı ettim? kendim olmak ısrarı uygun davranmak değildi elbette. her ilişki "biricik"tir diyerek, geçmiş tecrübeleri unutmak hataların en büyüğü olabilir bu durumda. canı cehenneme "aşkta tabula rasa felsefesi"nin.*** ne sebeple iyi pilav yapamıyorsam aynı sebeple şimdiki ben olmuş olabilir miyim? iyi pilav yapıyor olsaydım bambaşka bir hayatım mı olacaktı? ya da tam tersi?
sorular, sorular, sorular... sonuç olarak pilavı çok seviyorum ve iyi pilav yapamıyorum.
*: raymond carver'ın what we talk about when we talk about love adlı öykü başlığından ilhamla.
**: o yöntem tereyağını abartmak. bu şekilde başarılı olmuş birine, "o kadar tereyağını bana koysan ben de güzel olurum" denildiğini şahit olduğumdan bu yana pilavı yağsız yapıyor bile olabilirim.
***: yok öyle bir felsefe. ben yazarken uydurdum.
bence tereyağinin etkisi çok ama abartmamak lazim. annem, pirincler biraz kavrulduktan sonra limon sikar birkac damla. ben ciddi bir limonsever olarak limonun neredeyse yarisini siksamda henuz sikayet eden olmadi (:
YanıtlaSilbir yemek programinda seflerden biri pilavla ilgili 'kadinlar pilav gibidir; 'if its aint broken dont fix it' gibi birsey soylemisti. haksiz sayilmaz (;
ve elbette sehriyeli lutfen.
* ingilizce yazdigim icin uzgunum, istedigim anlami verecek kelimeyi bulamadim.
"ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" diye soran "cânım oğuz" burada olsaydı eminim mutluluktan ağlardı.
YanıtlaSilanlattığınız pilav ve kadın denklemiyle de konunun zorluğu ve önemi bir defa daha kanıtlanmış oldu.
"cânım okur", tavsiyeleriniz ve yorulmayı göze alarak yazıya döktüğünüz için teşekkür ederim. sonucu ilk fırsatta söyleyeceğim.
Pilavla ilgili en iyi tarif ; salma " pilav yapılmalı
YanıtlaSilÖlçümüz olan su , tencereye konur kaynar iken
Pirinçlerimiz eklenir , tuz ile pişerken
Suyunu tamamen çekmeden az önce tereyağı eklenir ve mutlaka birazcık zeytin yağı
Karıştırıp ocağı kapatıyoruz
Tencerenin ortasına yarım dilim bayat ekmek koyuyoruz çünkü buhar pilavımızı ıslatmasın ..
Demlenmesini bekliyoruz ..
Karabiberle servise hazır ...
Misal 2 bardak pirince 1,5 su olursa gayet kıvamında diri pilav ölçüsüdür .
Yüzlerce denemenin ardına en iyi pişirme şeklidir ..
Tavsiye ederim şiddetle ..
hafızam beni yanıltmıyorsa sizin bir yemek geçmişiniz vardı. karabibere rağmen bu tarifi mutlaka deneyeceğim. ama sonucu kendime saklarım.
YanıtlaSilPilavla ilgili bir şey okuyacağımı sanarken :)) gece gece güldüm. allah da sizi :))
YanıtlaSilbaşlığı daha dikkatli okumalıydınız.
YanıtlaSilüstelik bu bloğun "başladığı yerden uzakta biten yazılar"ıyla kazandığı uluslararası bir ünü vardır.
peki daha dikkatli okurum :)
Silbaşladığı yerden uzakta biten yazıları sevme konusunda uluslararası bir ünüm vardır.
ve teknoloji özrü konusunda da .yorumunuzu mailimde göremiyorum.neyi ayarlayamadıysam artık:/
"uluslararası" iyi bir madalya göğüste taşınası. ama ışıltılı da olsa bir madalya tek başına nedir ki?
YanıtlaSilen altta "beni bilgilendir" kutucuğu var. aradığınız şey o olabilir.
sende bir madalya var,bende bir madalya.sen bana madalyanı verdin,ben sana madalyamı verdim.sende kaldı bir madalya,bende kaldı bir madalya.
YanıtlaSilbaşarmışım galiba.kafiye olsun diye değil.
sizde bir madalya var.
YanıtlaSilşüphesiz.
ben mi verdim?
sanmıyorum.
başardım mı bilmiyorum. ama kafiye kesin yok.