çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:
- kahraman olmak zor. kahramanlık zor iş.
- insanın, eğer olabilirse ancak kendi kendisinin kahramanı olabileceğini öğrenmesi daha da zor.
- oğullarına kahraman olan babalar, yeğenlerine kahraman olmuş amcalar var ama.
- o konu ayrı. tanrıdan bir armağan.
*
ve o adamlar ne kadar şanslı. oğulları da...
- kahraman olmak zor. kahramanlık zor iş.
- insanın, eğer olabilirse ancak kendi kendisinin kahramanı olabileceğini öğrenmesi daha da zor.
- oğullarına kahraman olan babalar, yeğenlerine kahraman olmuş amcalar var ama.
- o konu ayrı. tanrıdan bir armağan.
*
ve o adamlar ne kadar şanslı. oğulları da...
O parmak hareketi var ya hani fincanı itip ortaya bir de gözler o fincanın içine dalıyor her defasında...Takıldım kaldım repet yapılmış film karesi kıvamında severek izliyorum :))
YanıtlaSilgücünü gerçekliğinden alan bir andır o.
YanıtlaSil