yazarımız yıllık izninin bir kısmını kulladığı ya da bu ara yoğun olduğu için değil bu tekrar yazı, tam da yerine denk geldiği için öyle.
ölmez sağ kalırsak okuyalım diye.
son olarak, şirin köyümüz şirince'ye gidiş-dönüş bilet alanlara selam olsun.
*
çocukluk günleri ve hatta gençliği benim gibi soğuk savaş günlerine denk gelenler için olası bir nükleer savaş kıyamet demekti. hatta uzak olduğu da söylenemezdi. derken, duvar yıkıldı, iyice paslanmış demir perde çöktü. büyük devletler mesailerini orta avrupa ve rusya'dan başka coğrafyalara kaydırdılar.
kıyameti bu defa yedi temmuz bin dokuz yüz doksan dokuz günü beklemeye başladık; çünkü, nostradamus hazretleri böyle buyurmuştu.
o olmayınca ilk durağımız tarihin iki bine evrileceği zamandı; başta bilgisayar ve internet olmak üzere topyekûn teknolojinin gazabı müthiş olacaktı. biliyorsunuz, son bir ümitle "daha bin yıl bitmedi, yani yüz yıl önümüzdeki yıl başlıyor," diyenler de çıkmıştı.
en son altı haziran iki bin altıdaydı umudumuz; üç tane altı rakamı yan yana gelecek ve bütün amacı adem'den bu yana insanoğluna her iki alemi de dar etmek olan şeytanın bazılarınca alamet-i farikası sayılan 666 meydana gelecek. bundan daha iyi işaret mi olurdu?
nihayet maya takvimi çıktı ortaya. eğer 2012 filminin reklam kampanyasına dahil değilse bu söylenti -ki holivud yapar bunu, biliriz- şimdilik umudumuz orada. bakalım ne olur?
*
peki nereden çıkıyor bu kıyamet arzusu?
gözleyebildiğimiz hayata baktığımızda her şeyin bir başlangıcı ya da doğumu var. sonra büyüme ya da gelişme. en nihayet ölüm ya da yok oluş. o halde mevcut dünyanın da bir sonu olmalı diye düşünüyoruz.
etrafımıza bakıyoruz ve ne varsa kötüye gidiyormuş gibi. o halde bu kötü gidişe birileri dur demeli. hem 'dibe vurmak' deyimini en çok son yıllarda duymuyor muyuz? belki de kıyamet iyi bir başlangıç olurdu.
ardından insanoğlunun bizzat sebep olduğu kötülükler: savaşlar, doğal felaketler, cinayetler, insan ve aile ilişkilerinin vardığı son nokta...evet, kesinlikle cezalandırılmayı hak ediyoruz.
bir de dünyanın yeni bir nizama ihtiyacı olduğunu düşünen bir grup var galiba: biz bu dünyayı hak etmiyoruz, daha iyi, daha zeki insanlar daha iyi bir dünyayı yeniden kursunlar... bunu anlamakta güçlük çekiyordum, ki "olası bir istanbul depremi belki de şans," diye düşündüğümü farkedene kadar. "böylece bir arabanın bile zor sığdığı sokaklar, kaldırıma yer olmayan caddeler, çarpık kentleşme ortadan kalkar. daha iyi bir alt yapı kurabilmek için fırsat doğar."
notgibi: tam metin.
ölmez sağ kalırsak okuyalım diye.
son olarak, şirin köyümüz şirince'ye gidiş-dönüş bilet alanlara selam olsun.
*
çocukluk günleri ve hatta gençliği benim gibi soğuk savaş günlerine denk gelenler için olası bir nükleer savaş kıyamet demekti. hatta uzak olduğu da söylenemezdi. derken, duvar yıkıldı, iyice paslanmış demir perde çöktü. büyük devletler mesailerini orta avrupa ve rusya'dan başka coğrafyalara kaydırdılar.
kıyameti bu defa yedi temmuz bin dokuz yüz doksan dokuz günü beklemeye başladık; çünkü, nostradamus hazretleri böyle buyurmuştu.
o olmayınca ilk durağımız tarihin iki bine evrileceği zamandı; başta bilgisayar ve internet olmak üzere topyekûn teknolojinin gazabı müthiş olacaktı. biliyorsunuz, son bir ümitle "daha bin yıl bitmedi, yani yüz yıl önümüzdeki yıl başlıyor," diyenler de çıkmıştı.
en son altı haziran iki bin altıdaydı umudumuz; üç tane altı rakamı yan yana gelecek ve bütün amacı adem'den bu yana insanoğluna her iki alemi de dar etmek olan şeytanın bazılarınca alamet-i farikası sayılan 666 meydana gelecek. bundan daha iyi işaret mi olurdu?
nihayet maya takvimi çıktı ortaya. eğer 2012 filminin reklam kampanyasına dahil değilse bu söylenti -ki holivud yapar bunu, biliriz- şimdilik umudumuz orada. bakalım ne olur?
*
peki nereden çıkıyor bu kıyamet arzusu?
gözleyebildiğimiz hayata baktığımızda her şeyin bir başlangıcı ya da doğumu var. sonra büyüme ya da gelişme. en nihayet ölüm ya da yok oluş. o halde mevcut dünyanın da bir sonu olmalı diye düşünüyoruz.
etrafımıza bakıyoruz ve ne varsa kötüye gidiyormuş gibi. o halde bu kötü gidişe birileri dur demeli. hem 'dibe vurmak' deyimini en çok son yıllarda duymuyor muyuz? belki de kıyamet iyi bir başlangıç olurdu.
ardından insanoğlunun bizzat sebep olduğu kötülükler: savaşlar, doğal felaketler, cinayetler, insan ve aile ilişkilerinin vardığı son nokta...evet, kesinlikle cezalandırılmayı hak ediyoruz.
bir de dünyanın yeni bir nizama ihtiyacı olduğunu düşünen bir grup var galiba: biz bu dünyayı hak etmiyoruz, daha iyi, daha zeki insanlar daha iyi bir dünyayı yeniden kursunlar... bunu anlamakta güçlük çekiyordum, ki "olası bir istanbul depremi belki de şans," diye düşündüğümü farkedene kadar. "böylece bir arabanın bile zor sığdığı sokaklar, kaldırıma yer olmayan caddeler, çarpık kentleşme ortadan kalkar. daha iyi bir alt yapı kurabilmek için fırsat doğar."
notgibi: tam metin.
BU TÜR KIYAMET SENARYOLARINA BEN DE ŞAHİT OLDUM YAŞ OLARAK:)
YanıtlaSilÖZELLİKLE 27 YAŞIM BANA ÇOK UZAK GELİYORDU, MİLENYUM KIYAMETİ BEKLENİYORDU O YAŞIMDA.DAHA ÇOK VARDI.AMA BAKIN NASILDA GEÇTİ YILLAR, ÜSTELİK 99 DEPREMİNDEN DE SAĞ ÇIKTIK. EE ARTIK YARIN VARSA KIYAMET , NE YAPALIM! TOPLU OLARAK ÖLÜM FİKRİ HER ZAMAN GÜZEL GELMİŞTİR BANA, KİMSE KİMSENİN ACISINI YAŞAMAYACAK..
bana neden "caps" yaptığınızı anlamadım. bunu hak edecek ne yaptım ben?
YanıtlaSildileyelim ki, kimse kimsenin yokluğuyla imtihan olunmasın.
aa yanlış anlamışın,
YanıtlaSilyazı dili olunca böyle oluyor. ben yalnızca onaylamıştım yazınızı..
farkındayım. farkındayım. farkındayım.
YanıtlaSilyanlış anlama elbette yok.
fırsatını bulmuşken, "büyük harfe tahammül edemiyorum," demeye çalışmıştım. bir çeşit hâl beyanı.