birazdan 'heidegger sahnesi' ile çıkmaya çalışacağım ama öncesinde aşağıdaki satırları bir defa daha dinleyeceğim.
burak aksak'ın da dediği gibi, "herkesin bir yara izi vardır aslında şiir değil ama köksal abi okuyunca şiir gibi olmuş".
bu oluşa fondaki müziğin katkısını da ben ilave edeyim.
*
"gidenler bizden hep bir parça götürürler. o parçanın yerinde de derin izler kalır.
herkesin bir yara izi vardır. insanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi.
herkesin bir yara izi vardır
kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan. baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi.
bu izlerle yaşamaya alışırsın. bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin.
ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur
acın da biraz olsun hafiflemeye başlar..."
hani derler ya; gitmek mi zordur kalmak mi - bu sozler bana onu animsatti. Yara izi her ikisinde de kacinilmaz. Sanirim izlerin guzel veya aci olmalari bizim elimizde, ya da bakis acimizda ama biraz da zamanla alakali. Gonul ister ki her yara bir gun sihirli bir dokunusla kapansın ama iste gonul her zaman kazanmiyor.
YanıtlaSilşüphesiz, biten her şey hüzün verir. insan olanı eksiltir. ama "hüzün" ya da "eksiklik"in her zaman ya da herkeste "yara"ya denk düştüğüne emin değilim.
YanıtlaSilyara iyileşir elbette. sadece zaman meselesidir. bazan da, biri çıkıp gelir tam da yazının dediği gibi.