çıkarılacak dersler içeriyor. belki çıkarmayı başarabiliriz. ama ilk önce biraz futbol konuşalım.
*
son yıllara damga vuran futbol ekolü gegenpressingin mucidi olarak kabul edilen klopp'un oyuncu- teknik adam olarak başlayan başarılı kariyeri onu çok geçmeden almanların iki büyük kulubünden borussia dortmund'a taşıdı. dortmund'un en büyük rakibi bambaşka bir kültürü ve yaklaşımı temsil eden bayern münih. belki de şu an dünyanın en iyi yönetilen, dolayısıyla en başarılı takımı. öyle ki, iki bin yirmi yılında sadece almanya'da ve avrupa'da değil dünyada katıldığı bütün kupaları kazandı. geçen seneyi tam altı kupa ile kapattılar. dünyanın en iyi üç liginden biri olan alman ligi bundesliga'nın son sekiz sezonunda şampiyon oldular.
*
iki bin on bir. dortmund'un bayern münih'le maçı var. dortmund yaklaşık yirmi yıldır münih'te kazanamamış. devamını ise klopp anlatsın.
"filmlerden çok ilham alan biriyimdir. bu yüzden ne zaman oyuncularımı motive etmeye ihtiyaç duysam aklıma ilk olarak rocky balboa gelir. bence ilk dört rocky filmini tüm okullarda izletmeliler. tıpkı alfabeyi öğrenmek gibi bir şey olmalı. eğer bu filmleri izledikten sonra içinizden dağa tırmanma hissi gelmiyorsa; o zaman sizin bir sorununuz var demektir.
neyse, bayern maçından önceki gece tüm oyuncuları takım konuşması için otelde topladım. çocukların hepsi oturuyordu. ışıklar kapalıydı. onlara durumun ciddiyetinden bahsettim: "dortmund en son münih'te kazandığında birçoğunuzun altında bez vardı."
sonra rocky 4'ten bazı sahneleri ekrana yansıttım. ivan drago'nun olduğu bir sahne. tam bir klasik bana göre. drago koşu bandında ve bilgisayara bağlı. bilim adamları da onu test ediyor. hatırladınız mı? çocuklara, "görüyor musunuz? bayern münih aslında ivan drago. her şeyin en iyisi. en yüksek teknoloji ve en iyi makineler onlarda. ve ivan drago gibi durdurulamazlar!” dedim.
sonra rocky'nin sibirya'daki küçük ağaç evinde antrenman yaptığı sahne geldi. çam ağaçlarını kesip karla kaplı kütükleri taşıyor ve dağın tepesine kadar koşuyor. sonra çocuklara döndüm ve şöyle dedim: "görüyor musunuz? bu da biziz. biz rocky'yiz. daha ufağız, evet. ama tutkumuz var! bir şampiyonun yüreğine sahibiz. imkansızı başarabiliriz!"
böyle böyle devam ettim ve bir noktada çocukların nasıl tepki vereceğine baktım. sandalyelerinin üstüne çıkmalarını, sibirya'daki bir dağın tepesine çıkacak kıvama gelmelerini ve çılgına dönmelerini bekledim. ama hepsi öylece oturmuş, donuk gözlerle bana bakıyordu. bomboş ifadelerle. tamamen sessizlik hakimdi.
"bu deli ne anlatıyor?" der gibi bakıyorlardı yüzüme. sonra durdum ve, "rocky 4 ne zaman çıkmıştı? bin dokuz yüz seksen falan mıydı? bu çocuklar ne zaman doğmuştu?" diye düşündüm.
en sonunda, "bir dakika çocuklar. rocky balboa'nın kim olduğunu bilen elini kaldırsın," dedim. sadece iki kişi ellini kaldırdı: sebatian kehl ve patrick owomoyela. geri kalanlar, "hayır hocam, üzgünüm," dedi.
tüm konuşmam boşa gitmişti! sezonun en önemli maçı buydu. belki de bazı oyuncular için hayatlarının en büyük maçıydı. ama hocaları karşılarına geçmiş, on dakikadır sovyet teknolojisinden ve sibirya'dan bahsedip duruyor! hahaha, buna inanabiliyor musunuz?
bütün konuşmama baştan başlamak zorunda kaldım. bu yaşananların hepsi gerçek. gerçek hayatta olup biten bu. biz de insanız. bazen kendimizi küçük düşürürüz. futbol tarihinin en iyi konuşmasını yaptığımızı zannederiz ama aslında söylediklerimiz saçmalıktan ibarettir. yine de bir sonraki sabah uyanıp hayatımıza devam ederiz."*
*
bazan ben de böyle hissediyorum. kişisel tarihimin en iyi konuşmasını yaptığımı, en güzel yazısını yazdığımı, en önemli cümlesinin altını çizdiğimi, ama değil iki kişi, bir kişinin bile elini kaldırmadığını... herkesin birden, "hayır hocam, üzgünüm," dediğini.
*merkez üs: https://www.goal.com/tr/haber/juergen-klopp-belki-hayal-goerueyorumdur/vshe4mg1n5xm1qgcft4ej5isi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder