bu sabah bambaşka konular üzerine düşünürken çocukluğumun en büyük acısıyla karşılaştım. bir çeşit keşif gibiydi.
kendime klişe tabirini çoktan hak etmiş sorular soruyordum.
hayatımı yeniden yaşama şansım olsaydı aynı hayatı yaşar mıydım? durduğum yeri ve ben olmayı seviyorum. hamd ohepvarolan'a olsun. ama hayır. "hayat ne getirirse getirsin üstesinden gelirim" deme cesaretinden vazgeçmesem de bazı insanların hayatıma sokulmasına izin vermez bazı cümleleri asla kurmazdım.
hangi yıllara gitmek isterdim? altı yıl öncesi ideal. bana yeter de artar. daha geriye gitmek istemem. çevremdeki bir çok insan gibi üniversite yıllarına gitmek istemezdim mesela. bir sürü zavallılık, noksanlık, elime almak istediğim iplere bir türlü ulaşamamak, ders çalışmak... söz gelimi ders çalışmadım, çalışmaktan nefret ettim ama her defasında vicdanım rahat vermedi, ders çalışmadığım için acı çektim.
hayır, çocukluğuma da dönmek istemezdim. çocukluğum bana armağan ettiği mutluluk, heyecan ve güzelliklerin yanında şimdi ki aklım olsa, "cehalet erdemdir," diyeceğim günlerdi. özellikle kadınlar, "o daha çocuk," diyerek yanımda bir sürü şey konuşurdu; dedikodular, mahrem şeyler, sırlar... ama ben anlardım. onlar ve kendi adıma utanmak ve içten içe onları ayıplamak bir yana bir de hiçbir şey anlamamış gibi yapmak zorundaydım.
mümkün olsa, kadınlar sohbet ederken bir köşede kendi kendine resim yapan, oyun oynayan o çocuğun kulağına eğilip, "aldırma," demek isterdim. "hem bunlar ne ki?"
kendime klişe tabirini çoktan hak etmiş sorular soruyordum.
hayatımı yeniden yaşama şansım olsaydı aynı hayatı yaşar mıydım? durduğum yeri ve ben olmayı seviyorum. hamd ohepvarolan'a olsun. ama hayır. "hayat ne getirirse getirsin üstesinden gelirim" deme cesaretinden vazgeçmesem de bazı insanların hayatıma sokulmasına izin vermez bazı cümleleri asla kurmazdım.
hangi yıllara gitmek isterdim? altı yıl öncesi ideal. bana yeter de artar. daha geriye gitmek istemem. çevremdeki bir çok insan gibi üniversite yıllarına gitmek istemezdim mesela. bir sürü zavallılık, noksanlık, elime almak istediğim iplere bir türlü ulaşamamak, ders çalışmak... söz gelimi ders çalışmadım, çalışmaktan nefret ettim ama her defasında vicdanım rahat vermedi, ders çalışmadığım için acı çektim.
hayır, çocukluğuma da dönmek istemezdim. çocukluğum bana armağan ettiği mutluluk, heyecan ve güzelliklerin yanında şimdi ki aklım olsa, "cehalet erdemdir," diyeceğim günlerdi. özellikle kadınlar, "o daha çocuk," diyerek yanımda bir sürü şey konuşurdu; dedikodular, mahrem şeyler, sırlar... ama ben anlardım. onlar ve kendi adıma utanmak ve içten içe onları ayıplamak bir yana bir de hiçbir şey anlamamış gibi yapmak zorundaydım.
mümkün olsa, kadınlar sohbet ederken bir köşede kendi kendine resim yapan, oyun oynayan o çocuğun kulağına eğilip, "aldırma," demek isterdim. "hem bunlar ne ki?"
Şimdi böyle sorunca ben de düşündüm tekrar yaşamak istediğim bir zaman aralığı var mı. pişmanda olsak, özlemde duysak birçok şeye yine de kabulleniyorum her yılımı ve dönmek istediğim bir dönem yok. gençlik yıllarımızın hovardalığı, çocukluğun cahilliği olmalıydı tabi ki. başka bir
YanıtlaSilyaşam yaşasakta olacak şeyler bunlar bence. black mirrorda bir bölüm sanki. paralel yaşamlarda dursaydık çokta mı tatmin olacaktık sanki.
yazıda da dediğim gibi, ben ben olmaktan memnunum. öyle bir durumda, muhtemelen aynı hayatı yaşar, aynı hataları yapardım.
YanıtlaSilama tekrar yapmayacağım şeyler var. annem beni ziyarete geldiğinde, bütün gün benim eve dönüşümü beklediğini bilirken sebebi sevgilim bile olsa eve gidişimi ağırdan almazdım mesela.
off Kızımın da onu ne çok sevdiğim bilincine erken ulaşmasını
YanıtlaSildiliyorum ama 30 ları devirmek lazım herhalde
onunla sohbet edebilmeyi çok istedim şu an. hatta, öğretmeni olsaydım, bile dedim.
YanıtlaSilo dediğiniz olacak. gün gelecek onu ne kadar çok sevdiğinizi anlayacak. bir çok konu gibi bu durum da zaman meselesi.