bugün, "on dört kasım iki bin on yedi. sisli bir sabah. altı derece." diye başlayan bir mektup okudum.
önce bu şekilde başlayan mektuplar yazmak istedim. yaşlanmak değilse de durmak, durulmak. saati güneş ışıklarından, mevsimleri takvimlerden değil tabiatta gördüğüm değişimlerden anlamak.
sonra viktor şklovski'nin hayvanat bahçesi'ni (ya da zoo) hatırladım:
"aşktan söz etmeyeceğim artık, sadece havanın nasıl olduğunu anlatacağım.
bugün berlin'de hava güzel.
...
bugün beş şubat...hala aşktan söz etmiyorum."
önce bu şekilde başlayan mektuplar yazmak istedim. yaşlanmak değilse de durmak, durulmak. saati güneş ışıklarından, mevsimleri takvimlerden değil tabiatta gördüğüm değişimlerden anlamak.
sonra viktor şklovski'nin hayvanat bahçesi'ni (ya da zoo) hatırladım:
"aşktan söz etmeyeceğim artık, sadece havanın nasıl olduğunu anlatacağım.
bugün berlin'de hava güzel.
...
bugün beş şubat...hala aşktan söz etmiyorum."
"hala aşktan söz etmiyorum" derken ki 'hala' ne çok aşk kokuyor...
YanıtlaSilbir kitabın içindeki "seni unutacağım. hem de her gün" yazısını çağrıştırdı bana.
mektup hatırlatmaya devam ediyor.
YanıtlaSilben de onu unutuyorum. hem de her gün. sonra unuttuklarımı hatırlıyorum. sonra yine unutuyorum. yine... tıpkı sisifos'un yazgısı gibi.
Belin'de aşk başka ama..
YanıtlaSilberlin başka, bambaşka bir şehir ama aşk her yerde aynı.
YanıtlaSil