insanları anlayamıyorum. aslında, bazan anlıyorum da bazan hiç mi hiç anlamıyorum.
sarışın ya da esmer olduğu için kimse suçlanmıyor. en azından günümüzde ve genel bir kabulle beyaz, sarı ya da siyah ırktan olmak sorun değil. kısa boylu, zayıf, uzun boylu, sakallı, bıyıklı, şişman vesaire olabilirsiniz. tek tek ya da hepsi birden.
gerçi fazla kilolara, beyaz saçlara, göz kenarlarındaki kırışıklara, saç dökülmesine dostça sayılmayacak bir tepki var ama bunun daha çok pazarlama stratejisi olduğunu düşünüyorum. sağlık hizmetlerinin hastaneden çok lüks otele benzeyen ticarethanelerde verildiği bir çağdan geçiyoruz. sağlık turizmi diye bir şey var.
hemen itiraz etmeyin lütfen. bu durum eskilerin kaplıca ya da ılıcaya gitmesinden çok daha farklı.
ne diyordum? her şey olabiliyorsunuz ve hiç kimse buna itiraz etmiyor.
ama siyasete, şiire, kadın erkek ilişkilerine, spora, anneliğe, aşka dair fikirlerinizi söylemeye kalktığınızda hemen itirazlar yükseliyor. onun gibi düşünmediğiniz herkese göre yanlış, kaçık ya da ucubesiniz. onlardan değilseniz "öteki"siniz. kovulmasanız da yeriniz muhakkak kapıya yakın.
"beden benim, el ne karışır?" derler de kendisinden farklı düşünene, farklı siyasi görüşe sahip ve hatta farklı takım tutanlara en küçük bir müsamaha göstermezler. bedeni bir kalıba sokmaya çalışanlara isyan ederler de düşünceyi kalıba sokmaya çalışanlara aldırmazlar bile.
doğanın deterministik emirlerine uymasanız olur ama toplumunkilere uymazsanız yeriniz akıl hastanesi ya da hapishane.
yoksa olay biyolojinin psikolojiye galebesi mi?
ya da doğuştan gelen özelliklerimiz ile sonradan edindiklerimiz arasındaki fark?
belki de seçmeden gelen ile seçimle gelen arasındaki mesafe.
sarışın ya da esmer olduğu için kimse suçlanmıyor. en azından günümüzde ve genel bir kabulle beyaz, sarı ya da siyah ırktan olmak sorun değil. kısa boylu, zayıf, uzun boylu, sakallı, bıyıklı, şişman vesaire olabilirsiniz. tek tek ya da hepsi birden.
gerçi fazla kilolara, beyaz saçlara, göz kenarlarındaki kırışıklara, saç dökülmesine dostça sayılmayacak bir tepki var ama bunun daha çok pazarlama stratejisi olduğunu düşünüyorum. sağlık hizmetlerinin hastaneden çok lüks otele benzeyen ticarethanelerde verildiği bir çağdan geçiyoruz. sağlık turizmi diye bir şey var.
hemen itiraz etmeyin lütfen. bu durum eskilerin kaplıca ya da ılıcaya gitmesinden çok daha farklı.
ne diyordum? her şey olabiliyorsunuz ve hiç kimse buna itiraz etmiyor.
ama siyasete, şiire, kadın erkek ilişkilerine, spora, anneliğe, aşka dair fikirlerinizi söylemeye kalktığınızda hemen itirazlar yükseliyor. onun gibi düşünmediğiniz herkese göre yanlış, kaçık ya da ucubesiniz. onlardan değilseniz "öteki"siniz. kovulmasanız da yeriniz muhakkak kapıya yakın.
"beden benim, el ne karışır?" derler de kendisinden farklı düşünene, farklı siyasi görüşe sahip ve hatta farklı takım tutanlara en küçük bir müsamaha göstermezler. bedeni bir kalıba sokmaya çalışanlara isyan ederler de düşünceyi kalıba sokmaya çalışanlara aldırmazlar bile.
doğanın deterministik emirlerine uymasanız olur ama toplumunkilere uymazsanız yeriniz akıl hastanesi ya da hapishane.
yoksa olay biyolojinin psikolojiye galebesi mi?
ya da doğuştan gelen özelliklerimiz ile sonradan edindiklerimiz arasındaki fark?
belki de seçmeden gelen ile seçimle gelen arasındaki mesafe.
Herkesi, herşeyi olduğu gibi kabul etme ya da edebilme belli bir
YanıtlaSildünya görüşü, eğitim, nefse hakim olma mertebesi ile olabilir gibi geliyor. Bencillik, kendini üstün tutma olduğu sürece empati azalıyor. insanın beyaz veya siyah olmasında bile tammülsüzlük ve aşağılama var günümüzde. bu gelişim seviyesine bağlı bence, dünya döndüğü sürece bu olacaktır ne yazık ki
eğitimden çok nefse güveniyorum ben.
YanıtlaSil