* socrates -dergi olan değil. gelmiş geçmiş en yakışıklı futbolcu olan da değil- söylüyor:
"okumak güçtür; alışkanlıklara karşı durmayı gerektirir. dibi görünmeyen bir kuyuya düşmek yükseklikten ürkenlerin işidir gerçekte. okuyan bu gerçeğin ayırdında oldukça yencecik bir tüy gibi süzülür kuyudan içeriye. giz ya da düz, yazının görselliğini kırabilen okuduğunu anlar. anladığı algıladığıdır ki gerçeğin anlaşılamazlığıdır. sözcükler yazıldıklarında gerçek olmaktan çıkarlar. o yüzden yazılar çok anlamlıdır. yazan ve okuyan anlamda anlaşamadıkça yazılan okunsa da anlam yok kalacaktır."
"okumak güçtür; alışkanlıklara karşı durmayı gerektirir. dibi görünmeyen bir kuyuya düşmek yükseklikten ürkenlerin işidir gerçekte. okuyan bu gerçeğin ayırdında oldukça yencecik bir tüy gibi süzülür kuyudan içeriye. giz ya da düz, yazının görselliğini kırabilen okuduğunu anlar. anladığı algıladığıdır ki gerçeğin anlaşılamazlığıdır. sözcükler yazıldıklarında gerçek olmaktan çıkarlar. o yüzden yazılar çok anlamlıdır. yazan ve okuyan anlamda anlaşamadıkça yazılan okunsa da anlam yok kalacaktır."
Sokrates'in söylediği sözün altına "Amin" denir ancak.
YanıtlaSilSelamlar...
selam buradan da.
Sil"... yazan ve okuyan anlamda anlaşamadıkça yazılan okunsa da anlam yok kalacaktır." her metin için böyle mi gerçekten?
YanıtlaSilyeğeni socrates'in tarafını tutarken zelda capulet ters istikamete yürümüş. bu bile anlam kaybı gibi göründü bana.
YanıtlaSildiğer taraftan, ben "pilav" demişsem, bunun akşam yemeği için pişirdiğim pilav olduğunun sanılması büyük bir hata olurdu.