bugün tehlikeli şiirler okuyalım leyla.
'üstümüze yazdıklarım'* mesela...
*: nazım hikmet, 30eylül1960 laypzig
'üstümüze yazdıklarım'* mesela...
"üstümüze yazdıklarımın hepsi yalan
onlar olan değil olmasını istediklerimdi aramızda
onlar ulaşılmaz dallarında duran hasretlerimdi
onlar susuzluğumdu düşlerimin kuyusundan çekilmiş
ışığa çizdiğim resimlerdi onlar.
üstümüze yazdıklarımın doğru hepsi
güzelliğin
yani bir yemiş sepeti yahut kır sofrası
sensizliğim
yani şehrin son köşesinde son sokak feneri oluşum
kıskanışım seni
yani gözüm bağlı koşuşum geceleyin tirenlerin arasında
bahtiyarlığım
yani bentlerini yıkıp akan güneşli ırmak.
üstümüze yazdıklarımın hepsi yalan
üstümüze yazdıklarımın doğru hepsi."
*: nazım hikmet, 30eylül1960 laypzig
hiç hissettiğiniz oldu mu, ne yalan ne doğru; üzerinize hiç bir şeyin yazılmamış olduğunu hiç duydunuz mu?
YanıtlaSilBoşluğun bir boşluk olduğu fikrine katılmıyorum. Bağıldır boşluk ve doludur aslında. Hiç bir şey yazılmamış olduğunu düşünüp boşluğa düştüğünü sansa da (en azından tam olarak şu an ben) aslında bir ağrıyla dopdolu olduğumuz.Bu bir erkek bir kadın problemi değil, olmamalı yani. Bambaşka bir ağrıdan söz etmeliyim.
"yazıldığını da duymadım" diyerek gireyim topa.
YanıtlaSildiğer yandan, "boşluk"ların da bir anlamı var. tıpkı sabahlar, "yokluk"lar gibi.
"en azından tam olarak şu an siz" kalkın düştüğünüz yerden. ya da boşluktan.