başladığı yerde biten, adına hayat dediğimiz bu yolculuğun bir adaleti var galiba.
garip doğar, garip yaşar, garip ölürsünüz.
bunu anlayabiliyorum da, daha otuz olmadan bir insan nasıl kalp krizi geçirip ölür, işte onu anlamıyorum.
garip doğar, garip yaşar, garip ölürsünüz.
bunu anlayabiliyorum da, daha otuz olmadan bir insan nasıl kalp krizi geçirip ölür, işte onu anlamıyorum.
hayatın bir "adalet" içerdiğini düşünmüyorum doğrusu. bu bizlerin hayatı kabul edebilmemiz ve belki kimi durumlarda "yaşanabilir" kılmak için yarattığımız bir şey gibi. ama hayatın bir "aklı" olduğu kesin; zaman zaman bize yaşattıklarını/dayattıklarını anlayamayıp isyan etsekte...
YanıtlaSilbir genç kalbin direnememesinin nedeni içindeki kanı taşıyan yolların henüz yeterince fazla olmamasından. insan yaşlandıkça kalbindeki kılcal damarların sayısı artıyor ve dolayısıyla bir krize direnci de daha kolay oluyor...
o "adalet" biraz isyan biraz küfürdü. kesinlikle "adalet"e inanmıyorum. hem de her manada. sizin yerinde ve güzel tespitinizle "akıl"dan bahsetmek mümkün ama.
YanıtlaSilikinci paragrafı ise görmezden geliyor; "kalbi kırıldığı için" ölen insanlar tanıdım ben diyerek susuyorum.
Yaşam bilimleri okumuş ve hala kısmen o alanda çalışan birinin "hayat okuması" o. Deformasyonlar kaçılmaz bazen..
YanıtlaSilşüphesiz, güzelliğinize iman ediyorum.
YanıtlaSilanlamaya çalışırken kaybolduğum ,
YanıtlaSiltüm kayıplarıma rağmen anlamaya çalışmaktan vazgeçmediğim konudur ölümün "genç" kısmı ..
her ölüm erken, buna da iman ediyorum. ama bazıları gerçekten "genç" ölüm. ve bunun garibanlara denk gelmesinden nefret ediyorum.
YanıtlaSil