"trabzon'a yerleştiği ilk yıllarda aldığı bu mektupta ona "geri dön" denmişti. "köprülerin altından çok sular aktı, geri dön." dönmemişti o. bu çağrıya icabet etmemiş, zehra'sının sehend dağı'nın gölgesinde, o bambaşka coğrafyada, bambaşka alışkanlıkların, bambaşka insanların arasında yaşayamayacağını düşünmüştü en fazla. ne geri dönebilmişti ne de hiçbir şey olmamış gibi yapabilmişti. bir haber, bir rabıta, bir gönül bağıydı bütün istediği. bir mektup, aralarında gidip gelsindi. "ben buradayım, siz de oradasınız değil mi? ben sizi biliyorum, sizin de beni bildiğinizi bileyim. söz ile söyleyin, ikrar edin. beni cennetinize tekrar kabul edin.""*
*: nazan bekiroğlu, nar ağacı
*: nazan bekiroğlu, nar ağacı
Nazan Bekiroğlu hiç okumadım. 'Nar agacı' iki defa elime geçti ama her ne hikmetse başka kitaplar alıp yerine bıraktım.
YanıtlaSilpopülerliğin okura ettiği... bazan değmez bir kitabı ya da metni bir akıntıya kapılıp okuduğumuz gibi, bazan da çok kıymetli bir kitabı çok satıyor diye okutturmuyor bize.
YanıtlaSilnar ağacı alışılagelmiş bekiroğlu çizgisinden uzak bir anlatı. klasik romana daha yakın. öykücü, "bence sen sevmezsin," demişti ama yanıldığı için mutluyum.
N.Bekiroğlu yalnızca La okumuştum ama bu tarz fazla sevmiyorum. bu yüzden diğer kitaplarına da elim gitmedi bir türlü..
YanıtlaSiln.bekiroğlu, neredeyse her röportajında "mesnevi ile roman arasında bir tür ihtiyacı hissettiğini" söyler. ve "la" bu ara türe ulaşmaya en çok yaklaştığı an belki.
YanıtlaSilbence yanlış yerden başlamışsınız. "nar ağacı" daha iyi bir başlangıç olurdu sizin için.