hilmi yavuz, yara şiirleri adındaki yeni kitabıyla sahne alınca, yedi yıl kadar önce can bahadır yüce ile gerçekleştirdikleri ve şiirim gibi yaşadım adıyla yayınlanan nehir söyleşiyi hatırladım. ünlü şairin rahle-i tedrisinden geçen, böylece oldukça genç yaşta yaslı mızıka'yı yayınlayan can bahadır yüce, üzerine düşen görevi yerine getirmiş, şairi iyi konuşturmuştu.
şiiri ve sanatıyla birlikte yaşam öyküsünü de anlatır hilmi yavuz; geçirdiği dönüşümleri, bir entelektüel olarak şahit olduklarını tarihe not düşer.
ve "ilk izlenim" bütün bunlar arasından sıyrılıp bizi bulur.
*
hilmi yavuz o sırada otuz dokuz yaşındadır ve harbiye'deki gelişim yayınları'nda çalışmaktadır. sık sık uğradığı osmanbey'deki sander kitabevi'nin sahibi necdet sander ara sıra "editörümüz nuran hanım," dedikçe, hilmi yavuz'un aklına "kırk beş- elli yaşlarında, biraz kaknemce falan bir kadın" gelir, üzerinde durmaz. oysa nuran ülken otuz iki yaşındadır. ama kader ağlarını örmüştür.
bin dokuz yüz yetmiş yetmiş altı yılının başında bir kış akşamüstü, olur olacak olan:
"oturuyoruz, dükkân da tenha, hemen hemen kimse kalmamış. içeriye genç bir kadın girdi. doğruca, necdet'in yanına geldi. ilk bakışta aşk belki de böyle bir şey. ben o an kayboldum... kesinlikle kayboldum. necdet bizi tanıştırdı, nuran hiç bakmadı bile bana. nasılsınız, falan dedi, necdet'le konuşmaya devam etti. ben öyle kalakaldım. gerçekten büyülenme diye bir şey varsa, öyle donup kaldım. ondan sonra ben, ne yapsam etsem de onunla bir daha karşılaşsam diye düşünmeye başladım. necdet'e geliyorum, oturuyorum, hani belki tekrar karşılaşırız diye. ya daha önce gelmiş oluyor, ya gelmemiş oluyor."
şiiri ve sanatıyla birlikte yaşam öyküsünü de anlatır hilmi yavuz; geçirdiği dönüşümleri, bir entelektüel olarak şahit olduklarını tarihe not düşer.
ve "ilk izlenim" bütün bunlar arasından sıyrılıp bizi bulur.
*
hilmi yavuz o sırada otuz dokuz yaşındadır ve harbiye'deki gelişim yayınları'nda çalışmaktadır. sık sık uğradığı osmanbey'deki sander kitabevi'nin sahibi necdet sander ara sıra "editörümüz nuran hanım," dedikçe, hilmi yavuz'un aklına "kırk beş- elli yaşlarında, biraz kaknemce falan bir kadın" gelir, üzerinde durmaz. oysa nuran ülken otuz iki yaşındadır. ama kader ağlarını örmüştür.
bin dokuz yüz yetmiş yetmiş altı yılının başında bir kış akşamüstü, olur olacak olan:
"oturuyoruz, dükkân da tenha, hemen hemen kimse kalmamış. içeriye genç bir kadın girdi. doğruca, necdet'in yanına geldi. ilk bakışta aşk belki de böyle bir şey. ben o an kayboldum... kesinlikle kayboldum. necdet bizi tanıştırdı, nuran hiç bakmadı bile bana. nasılsınız, falan dedi, necdet'le konuşmaya devam etti. ben öyle kalakaldım. gerçekten büyülenme diye bir şey varsa, öyle donup kaldım. ondan sonra ben, ne yapsam etsem de onunla bir daha karşılaşsam diye düşünmeye başladım. necdet'e geliyorum, oturuyorum, hani belki tekrar karşılaşırız diye. ya daha önce gelmiş oluyor, ya gelmemiş oluyor."
C.Bahadır Yüce, o ilk çıkışlarında nasıl da pohpohlandıydı hatırlamaktayım. Hatta o zamanki dizelerini sevdiğimi de hatırlamaktayım. Sonra yok oldu sanki. En azından bana "ulaşmadı". Hilmi Yavuz şiiri de bana yakın sayılmaz. Ama ilk izlenimler her zaman ilgimi çeker. Böyleyken böyle.
YanıtlaSilkendimce bir sebepten dolayı o ilk kitap, yani yaslı mızıka kitaplığımda vardır. ve o kitaptaki şiirlerin neredeyse lise sıralarında yazıldığı düşünülürse, bu gelişten umutvar olmamak mümkün değildir. kaldı ki, edebiyatın içindeki birisi hilmi yavuz'un şiirsel alanda referans olduğu bir şaire kayıtsız kalamazdı.
YanıtlaSilyok olmadı ama şiirle bağları zayıfladı galiba. ya da benim ilgi alanımdan çıktı. yine de bir kaç kitap eleştirisini hatırlıyor gibiyim.
hilmi yavuz, güçlü bir şairdir. şiirleri iyidir. bunu, bir kaç yıl öncesine kadar türk şiirinde en çok önemsediğim şairlerden olduğu için söyleyebiliyorum.
bu günlerde ise, şiirini o kadar önemsemesem bile uzak bulmuyorum.