yaşı vnf.'ye yakın birisi blog bulvarında da dolaşıyorsa mizah dergilerinin rahle-i tedrisinden geçmiş demektir. hatta, eğer varsa okuma alışkanlığında büyüklerinin aldığı bu mizah dergilerinin payı çoktur.
mizah dergisi dediğimde uykusuz, penguen vs. anlaşılmasın lütfen. öyle olsaydı bile, imza günlerinde yazar ve çizerlere justin bieber muamelesi yapan liseli kızları gördükten sonra susar ve bu ilgimi utanç içinde kendime saklardım.
*
ilk önce fırt ve gırgır geliyor aklıma. galiba, biri salı diğeri cuma günü gazete bayiilerine gelirdi. sonra limon vardı. o da çarşamba günleri çıkardı diye hatırlıyorum. ama dini ve geleneksel değerlere karşı pervasızca saygısızlık içindeler diye limon'a ve deli'ye sıcak bakmaz nadiren okurdum.
bu dergiler basını kontrolde tutmak isteyen iktidarın uydurduğu, amacının küçükleri korumak olduğunu iddia eden muzır yasası yüzünden sürekli ceza alırdı. yanılmıyorsam limon böyle bir mahkeme ve ceza sürecinden kaçabilmek için adını leman yapmıştı. bunu, her şeyi söylemelerine engel olan sermaye baskısından kurtulmak, kendi kendilerinin patronu olmak için de yapmış olabilirler. eski zamanlar olduğu için o kadar iyi hatırlayamıyorum.
eski ama güzel zamanlardı.
bir de, gırgır ve fırt ekolünün devamı hıbır vardı. ben asıl onu okumayı severdim: ergün gündüz, hasan kaçan, atilla atalay, latif demirci, aptülika, mehmet ersoy, galip tekin, irfan sayar, kenan yarar, bülent üstün ve adını hatırlayamadığım, bana gülmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğreten bir yığın insan...
*
dediğim gibi, eski ama güzel, cep telefonlarının yarım kilo olduğu ve ağırlığınca altın ettiği, cebinizde hiçbir şeyiniz olmasa bile bir tane 'küçük jeton'un bulunduğu zamanlardı.
hıbır'da en acil hıbırlar diye bir köşe vardı. tivitır, kısa mesajlar gibi şeylerin ilk hali. burada ilanlar, istekler yayınlanır, bazan melankolik bazan slogan yüklü cümleler olurdu. en çok da plotonik aşk mesajları...
*
evet, oraya geldik:
"dün gece maçtan sonra, adını cumhuriyet meydanındaki kadim ağaçtan alan şehrin en büyük marketinde, kasa sırasında tam önümde duran kız... ne askılı elbisene ne de omuzlarındaki yaz izlerine sözüm yok. yazdan kalma elbisenin askıları arasında sırtına dövdürdüğün 'sometimes simple things are best' cümlesine de. ama, saçlarını toplayıp arasına kurşun kalem sokarak topuz yapmakla görünür kıldığın ensendeki minik ben o kalemi çekip aldığında nereye gidiyor, işte onu çok merak ediyorum."
notgibi: aramızda belki hıbır'ı merak eden gençler vardır.
mizah dergisi dediğimde uykusuz, penguen vs. anlaşılmasın lütfen. öyle olsaydı bile, imza günlerinde yazar ve çizerlere justin bieber muamelesi yapan liseli kızları gördükten sonra susar ve bu ilgimi utanç içinde kendime saklardım.
*
ilk önce fırt ve gırgır geliyor aklıma. galiba, biri salı diğeri cuma günü gazete bayiilerine gelirdi. sonra limon vardı. o da çarşamba günleri çıkardı diye hatırlıyorum. ama dini ve geleneksel değerlere karşı pervasızca saygısızlık içindeler diye limon'a ve deli'ye sıcak bakmaz nadiren okurdum.
bu dergiler basını kontrolde tutmak isteyen iktidarın uydurduğu, amacının küçükleri korumak olduğunu iddia eden muzır yasası yüzünden sürekli ceza alırdı. yanılmıyorsam limon böyle bir mahkeme ve ceza sürecinden kaçabilmek için adını leman yapmıştı. bunu, her şeyi söylemelerine engel olan sermaye baskısından kurtulmak, kendi kendilerinin patronu olmak için de yapmış olabilirler. eski zamanlar olduğu için o kadar iyi hatırlayamıyorum.
eski ama güzel zamanlardı.
bir de, gırgır ve fırt ekolünün devamı hıbır vardı. ben asıl onu okumayı severdim: ergün gündüz, hasan kaçan, atilla atalay, latif demirci, aptülika, mehmet ersoy, galip tekin, irfan sayar, kenan yarar, bülent üstün ve adını hatırlayamadığım, bana gülmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğreten bir yığın insan...
*
dediğim gibi, eski ama güzel, cep telefonlarının yarım kilo olduğu ve ağırlığınca altın ettiği, cebinizde hiçbir şeyiniz olmasa bile bir tane 'küçük jeton'un bulunduğu zamanlardı.
hıbır'da en acil hıbırlar diye bir köşe vardı. tivitır, kısa mesajlar gibi şeylerin ilk hali. burada ilanlar, istekler yayınlanır, bazan melankolik bazan slogan yüklü cümleler olurdu. en çok da plotonik aşk mesajları...
*
evet, oraya geldik:
"dün gece maçtan sonra, adını cumhuriyet meydanındaki kadim ağaçtan alan şehrin en büyük marketinde, kasa sırasında tam önümde duran kız... ne askılı elbisene ne de omuzlarındaki yaz izlerine sözüm yok. yazdan kalma elbisenin askıları arasında sırtına dövdürdüğün 'sometimes simple things are best' cümlesine de. ama, saçlarını toplayıp arasına kurşun kalem sokarak topuz yapmakla görünür kıldığın ensendeki minik ben o kalemi çekip aldığında nereye gidiyor, işte onu çok merak ediyorum."
notgibi: aramızda belki hıbır'ı merak eden gençler vardır.
Selam,
YanıtlaSilBu yazının üstüne Yeni Türkü'den bayıldığım o şarkıyı dinleyesim geldi.
"evvel zaman içinde dostlar
ağaçlara ev kurardık
tatlı bir düş içinde
bir yere bir göğe bakardık
gönlümüz kuş gibiydi dostlar
dünyaya kanat açardık
tutsak değildik zamana
başına buyruk yaşardık
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
ay büyülüydü, yakamoz, deniz
ardından koştuğumuz o baharlar
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
artık dönemesek de geriye
ardından koştuğumuz o zamandır
o zaman bu zamandır dostlar
ne ister neyi özleriz
denizini arayan
akarsulara benzeriz
pencereler bırak açık kalsın
geceleri yağmurlar yağsın
günebakan düşlerimiz
yağmur sesiyle çoğalsın
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
ay büyülüydü, yakamoz, deniz
ardından koştuğumuz o baharlar
çocuklardık
parlak yıldızlardık o zaman
artık dönemesek de geriye
ardından koştuğumuz o zamandır."
Babam sıkı bir gırgır okuruydu. Ben de Aptülika'nın çizdiği bir grup gencin hikayesini çok severdim (ki o dönemlerin bir kısmını okuma yazmam olmadan geçirdim), Aptülika'ya hayrandım. (Köşenin adını hatırlamıyorum) Uzun ince adamlara ilgim varmış demek. (Kurtalan ekspressten de rahmetli Bahadır Akkuzuyu beğenmemin başka açıklaması olamaz herhalde)
YanıtlaSilBir de kapağın üst köşesinde özal kafaları olurdu. En kahraman rıdvan, Avni (dıgıl, dıgıl, dıgıl)
Negzel dergimizdin sen gırgır.
aramızda hıbırı bilen orta yaşlılar var.
YanıtlaSil@hk,
YanıtlaSilsiz yeni türkü deyince burada da bir kapı açıldı. "deliler" dinleniyor şimdi burada. "konuş onlarla," diyen kız anılarak.
@write to me often,
grup perişan'dan bahsediyorsunuz. o köşede bir yığın bilgi ve konser haberi olurdu. aptülika blog tutar gibiydi. okudukça toprakla meselesini halledememiş bir toplum olsak da sert müzik yapabileceğimizi düşünmüştüm. bu vesileyle pentegram abilere ve volvox'un cadılarına selam olsun.
o tarz adamlar tşörtlerini çıkardığında omuzlarında bir kül tablası oluşur.
t.ö kafaları ise, sürekli yapılan zamları protesto etmek için gırgırında kapağında olurdu diye hatırlıyorum.
@ligea,
iyi ki varsınız.
ve orta yaş bahsinin bizim coğrafyada bir düzeltmeye ihtiyacı var bence.