ya da 'bir verbum non facta hizmeti'dir.
*
iki bin on yazında, ankaralı edebiyat dergisi fayrap'ta (sayı: yirmi dokuz) haruki murakami'den çevrilmiş bir öykü okumuştum. melek arslanbenzer'in çevirdiği bu öykünün çevirisi, "güzel bi nisan sabahı şa'ane bir hatunun görüldüğüdür" adından başlayarak şair izleri taşıyordu.
ilk görüşte aşk olgusuna, benim verebildiğim en güzel cevap olan hatırlamak dışında bu dünyanın ölçeğine göre oldukça mantıklı bir açıklama getiriyordu: birbirini seven iki kişi, bir kış mevsimi bellek yitimine neden olacak bir hastalığa düşmüşse ve iyileştikten yıllar sonra erkek olan kaldırımın birinde "aldım verdim/ ben seni yendim" oynarken karşıdan gelen kızı bir yerlerden tanıyormuş gibi olmuşsa...
aradan geçen zamanda orijinal adını bilmediğim, bilme ihtiyacını da hissetmediğim bu öyküyü bir kaç defa daha okudum. hatta bu sayfalara taşımak bile aklımdan geçmişti. artık öykünün gerçek adını biliyorum: "on seeing the 100% perfect girl one beautiful april morning"
tıpkı, 1Q84'ün bu öykünün uzun versiyonu olduğunu bildiğim gibi. temelde aynılar, diyor murakami. "bir çocuk, bir kızla karşılaşır. sonra ayrılırlar ve yıllarca birbirlerini ararlar. 1Q84'te sadece bu hikâyeyi biraz uzattım."
burada, melek arslanbenzer'in değil ama aylin sökmen'in çevirisi var.
şimdi tercih sizin. ya bu kısa öyküyle yetinirsiniz ya da erbabının elinde bir cinayet aletine dönüşebilecek olan bin iki yüz elli alti sayfalık kitabı okursunuz.
ben kendi adıma kitabı okuyacağımı söyleyebilirim. murakami olduğu için. okumanın bizzat kendisini sevdiğim için.
ve bir cinayet aletine ihtiyacım olduğu için.
*
verbum non facta, son olarak romanın adındaki 'Q' hakkında öğrendiklerini söylemek ve peşi sıra atını gün batımına sürmek ister.
hiç şüphesiz george orwell ve onun seveni bol eseri 1984 akla gelen ilk şey. üstelik '1Q84', özellikle 'büyük birader' bağlamında pek çok gönderme ihtiva ediyor(muş). 'Q' harfi ve japonca 9 demek olan 'kyuu' ile aynı şekilde telaffuz ediliyor(muş). bu adın meşhur çinli yazar lu xun'un "Q'nun gerçek hikâyesi"ne gönderme olduğunu düşününler de var(mış). bir ihtimal, "question mark"ın yani "soru işareti" 'Q'su da olabilir(miş).
*
iki bin on yazında, ankaralı edebiyat dergisi fayrap'ta (sayı: yirmi dokuz) haruki murakami'den çevrilmiş bir öykü okumuştum. melek arslanbenzer'in çevirdiği bu öykünün çevirisi, "güzel bi nisan sabahı şa'ane bir hatunun görüldüğüdür" adından başlayarak şair izleri taşıyordu.
ilk görüşte aşk olgusuna, benim verebildiğim en güzel cevap olan hatırlamak dışında bu dünyanın ölçeğine göre oldukça mantıklı bir açıklama getiriyordu: birbirini seven iki kişi, bir kış mevsimi bellek yitimine neden olacak bir hastalığa düşmüşse ve iyileştikten yıllar sonra erkek olan kaldırımın birinde "aldım verdim/ ben seni yendim" oynarken karşıdan gelen kızı bir yerlerden tanıyormuş gibi olmuşsa...
aradan geçen zamanda orijinal adını bilmediğim, bilme ihtiyacını da hissetmediğim bu öyküyü bir kaç defa daha okudum. hatta bu sayfalara taşımak bile aklımdan geçmişti. artık öykünün gerçek adını biliyorum: "on seeing the 100% perfect girl one beautiful april morning"
tıpkı, 1Q84'ün bu öykünün uzun versiyonu olduğunu bildiğim gibi. temelde aynılar, diyor murakami. "bir çocuk, bir kızla karşılaşır. sonra ayrılırlar ve yıllarca birbirlerini ararlar. 1Q84'te sadece bu hikâyeyi biraz uzattım."
burada, melek arslanbenzer'in değil ama aylin sökmen'in çevirisi var.
şimdi tercih sizin. ya bu kısa öyküyle yetinirsiniz ya da erbabının elinde bir cinayet aletine dönüşebilecek olan bin iki yüz elli alti sayfalık kitabı okursunuz.
ben kendi adıma kitabı okuyacağımı söyleyebilirim. murakami olduğu için. okumanın bizzat kendisini sevdiğim için.
ve bir cinayet aletine ihtiyacım olduğu için.
*
verbum non facta, son olarak romanın adındaki 'Q' hakkında öğrendiklerini söylemek ve peşi sıra atını gün batımına sürmek ister.
hiç şüphesiz george orwell ve onun seveni bol eseri 1984 akla gelen ilk şey. üstelik '1Q84', özellikle 'büyük birader' bağlamında pek çok gönderme ihtiva ediyor(muş). 'Q' harfi ve japonca 9 demek olan 'kyuu' ile aynı şekilde telaffuz ediliyor(muş). bu adın meşhur çinli yazar lu xun'un "Q'nun gerçek hikâyesi"ne gönderme olduğunu düşününler de var(mış). bir ihtimal, "question mark"ın yani "soru işareti" 'Q'su da olabilir(miş).
öyküye bakmıştım. son'unun mutlu bitmemesi yakışmış.
YanıtlaSil*
cinayet aletine ihtiyaç duyma meselesi, öyküden, kitaptan daha çok ilgimi çekti.
bir tereddütün romanında geçer;
"insanda yaşamak arzusu kadar, ölmek hırsı da var"
biz böyleyiz. ölmeye bile hırslanıyoruz. ama bir fark var. kimi ölmek, kimi öldürülmek ister.
kimi ölüme kendi gitmek ister, kimi bir celladın, bir güzelin ellerinden.
*
yorum farkı.
mutlu son yoktur. kaldı ki, bütün hikayeler kötü biter.
YanıtlaSil'kız ölecek' olduğu için gerek var bir cinayet aletine. ama kansız bir ölüm bu.
güzel sanatların bir dalı olarak cinayet (t. de quincey) kitabını tavsiye ederim. londra'da bir park (martin amis) ise nedeni anlamak için iyi bir ip-ucu.
ve sorarım: z.merdan hangisini istiyor? ölmek, öldürülmek...
bu soruya ölü gibi sessiz kalmam lazımdı.
YanıtlaSil***
kendi ölümümü kimsenin ellerine bırakacak değilim.
melek-ül mevt, ölümü hatırlatan kadın da olmayacağım.
(bir güzelin ellerinden ölüm düşleyenler için gelsin;
http://zeynepmerdan.blogspot.com/2010/11/melekul-mevt-faruk-nafiz-camlbel.html
http://zeynepmerdan.blogspot.com/2010/11/olumu-hatrlatan-kadn-faruk-nafiz.html
***
ölmek var, öldürmek var, öldürülmek var,
ve ölüme kendi ayaklarıyla gitmek var.
ben, ölüme, ayaklarımla gitmek isterim.
"bir hevesle genç yaşında ölmek ister ve titrersin!..
hayat böyle güzelken intiharı düşündün mü?"
dua: lazım geleni değil istediğini yapanlardan olun hep.
YanıtlaSildilek ve temenni: siz, ölüme, ayaklarınızla gidin.
dilek-temenniye birşey diyemem ama istediklerimizin, kendi seçimlerimizle bile olsa, her defa yapılması meselesinin "dua"ya pek yakıştığını düşünmüyorum.
YanıtlaSilherneyse.
bu hayat dersi için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilbu bir ironi midir?
YanıtlaSilhayat dersi vermedim, veremem de ondan soruyorum.
ironi değil gerçek bir teşekkür o. uzun zamandır benden yana yuvarlanan topun peşinden koşmaya üşenen çocukların, amca topu atar mısın, dediği yaşlardayım ama yine de boyumdan büyük laflar ediyorum. ya da yanlış laflar. mesele bundan başka bir şey değil.
YanıtlaSilDaha birkaç gün önce baktığım bir kitapta bir veli, yemin ederek diyordu; gerçek yaş o’nu tanımaya başladığın andan itibarendir diye. Bedenin zamana karşı eskimesi yaş’ın adı değil, olamaz ki. Top atması beklenen amca, orta yaş alınganlığından başka bir şey yapmıyor bence, annemden biliyorum.
YanıtlaSilHepimiz boyumuzdan büyük laflar ediyoruz, çünkü sadece biliyoruz. Bilmeyi laf buyurmak için gereklilik zannediyoruz, oysa bilmeyi amel haline getirenlere düşmeli laf etmek.
Daha 22 yaşımı bile doldurmadım ama zihnen beyin çürümüş, laf dinlemeyen aksi dedeler gibiyim. Bunun olmasından çok daha iyidir, top atması beklenen amca olmak herhalde.
bazı anlar dışında olduğum her şeyden memnun oldum. buna yaş da dahil. orada sıkıntı yok.
YanıtlaSilsiz de dert etmeyin. yirmi iki ne kadar güzel bir yaş. ya yirmi beş otuz beş yaş arası yaşlardan birinde olsaydınız. üstelik hata yapacak olsanız telafi edebileceğiniz kadar zaman var önünüzde. okuduğunuz bölüm sizi mutlu etmiyorsa, bırakıp başka bölüm okuyabilirsiniz mesela.
ohepvarolana benim için de dua edin.
(bu vesileyle annenize selamlar, saygılar.)